Yıllar yılları aylar ayları kovalıyor. Zamanın
yıpratıcılığında sorunlar, olaylar insan davranışlarına yön veriyor.
Yeryüzünün değişik coğrafyalarında var olan enerji,
yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olma amacı ile masum insanları şarapnel
parçaları ile yerinden yurdundan edenler dur durak bilmiyor.
İnsanları yerinden yurdundan edenlerin aşağılığı,
budalalığı, ikiyüzlülüğü değişmeyen bir tablo çizerken, çıkar çevrelerinin bitmek
bilmeyen istekleri önünde herkesin boyun eğeceğini düşünenlere karşı
gösterebildikleri tek tepkinin uzaklaşmak, kaçmak, sığınacakları rahat bir
liman bulmak olanların gittikleri yerlerdeki dramları, işsiz güçsüz, yardıma
muhtaç yaşamları devam ediyor.
...
Sonuçta gidilen yerlerde bir türlü sona ermeyen
muhtaçlıklar ve sorunlar yumağı içinde kıvranan insanlar.
Yerini yurdunu terk edip başka diyarlara
gidenlerin durumuna insani yönüyle baktığımızda, insanların durup dururken ata
yurdunu terk etmeyeceği geliyor akıllara.
...
Suriye, Irak, Afganistan vb ülkelerde tank ve
tüfeklerin, şarapnel parçalarının, adres sormayan mermilerin altında var olma
mücadelesi veren masum ve savunmasız insanlar ya kalıp mermilere hedef olacak,
kaybettiği yakınları, ana ve babalarının yokluğu karşısında yarı aç yarı tok sefil
bir hayat sürecek ya da yerini yurdunu terk edecek.
Yollarda ya donarak ya da denizin ortasında
alabora olan teknelerinin altında yaşamları son bulacak.
...
Savaşın ve acımasızlığın insanlara biçtiği
belirsizlikte yol yordam arayışına devam edecekler.
...
Yaşananlara kadınlar ve küçük çocuklar bağlamında
bakıldığında insanın vicdanını sızlatan durumlarla karşı karşıya kalmak içten
bile değil.
Biri kucağında diğeri yanında iki küçük bebesi ile
hastanede bulunan, ata yurdunu terk etmek zorunda kalmış bir kadın, bir ana.
Bir kaç aylık olan çocuk durmadan ağlıyor. Diğeri
anasının eteğine sıkı sıkıya yapışmış olan bitenleri sessizce ve boş gözlerle
izliyor.
Ve öyle bir an geliyor ki o da kardeşinin
ağlamasına katılıyor, başlıyor ağlamaya.
Kadın çaresiz.
Muayene sırasının
gelmesini bekliyor.
Orada bulunanlardan duyarlı bir vatandaş "sıra beklemek zorundalar mı? Yazık çocuklar durmuyor"
diye görevliyi ikaz ediyor.
"Sıra
değiştiremem. Az kaldı sıralarına. Hem onlar yabancı" cevabını
alıyor.
Konuya memleketlerine gitsinler bağlamında
yaklaşanlara, huzursuzluk çıkarıyorlar, bayramlarda memleketlerine gidip
geliyorlar, benim insanım muhtaç iken onlara harcanan paralar var diye
düşünenlere karşı söyleyecek bir sözüm yok.
...
Lakin, başta da dediğim gibi olaya bir de insani
yönüyle bakmak lazım.
İki bebesi ile hastanede tedavi olmak için sıra bekleyen
bir ananın durmadan ağlayan hasta iki
çocuğuyla çektiği acıyı hiç bir şey hafifletmez.
...
Sonuçta kibirden uzak durmalı, hiç bir kimseyi,
hiç bir nedenle küçük görmemeli, hor bakmamalı, ötekileştirmemeli. Yerinden yurdundan etmemeli.
...
İnsan önce kendini değerli hissedecek ki
çevresindeki varlıklara değer versin. Lakin, dünyada birçok insan kendi
varlığının bile farkında olmadan yaşayıp gidiyor.
Hocam olaya insani yönden, vicdanımızla baktığımızda içimiz parçalanıyor. Elimizden gelen yardımı yapmaktan çekinmiyoruz. Ancak bir başka gurup zevk-i sefa peşinde. Ellerinden nargileler düşmüyor. Eğlence yerleri bunlardan geçilmiyor. Eğlenebilir buna da sözüm yok. Ülkelerinde savaş varken umursamaz tavırları kızdırıyor. Bunların yanında yaşlar da nasibini alıyor eleştiriden... Yine de hoş bir durum değil, Allah kimseyi o duruma düşürmesin..
YanıtlaSilAynen öyle Hanife Hanım. Kurunun yanında yaş da yanıyor maalesef. Lakin, vicdan sızlatan durumlarda yok değil. Yoksa adamlar çalıp oynuyor. Memleketin iç işleri bakanlığının ve valiliğin aldığı karara direniyorlar baksana. İstanbul'da bulunan kayıtsızlar , kayıtlı bulundukları illere gitmemek için miting yapacaklarmış saraçhanede. Olacak iş mi bu.
Sil