10 Temmuz 2020 Cuma

KIZIM İÇERİYE GEL



İşlerini akıllarıyla yürütemeyenlerin tek çıkar yolu, ölçüsüz ve orantısız yürümeye çalışmaktır.
Sevgi ve saygıdan uzak bir çizgide vücut bulmaktır.
***
Yaşam yelpazesinin rüzgârında yer alan çaresiz o kadar çok insan var ki.
***

O gün yine güzel bir yaz günüydü.  Etrafta çöl rüzgârıyla savrulan ince kum taneciklerinin oluşturduğu küçük kum öbeklerinde sessizce küçük elleriyle şekiller çiziyor, oyun  oynuyordu.

Sonra bir ara yaşlı bir amcanın  evlerinin önünde arabasından indiğini gördü.
Umursamadı.
Oyununa devam etti.
Gökyüzünde kavurucu çöl sıcağını serinletecek tek bir bulut gözükmüyordu.
Bir süre daha dışarıda oyununa devam etti.
Ta ki babasının "kızım içeriye gel" sesini duyana kadar.
Kum öbeği üzerine çizdiği şekillere son bir bakış atarak sessizce yerinden kalkıp eve girdi. Babasının yanında o aksakallı adam vardı. Annesini aradı gözleri. Bulamadı. Sessizce babasının yanına gidip misafirin elini öptü. Kenara çekildi.
Babası, "bak kızım" dedi gözlerinin içine bakarak. "Seni bu adamla evlendireceğim. Artık onunla yaşayacaksın!"
Küçük kız babasının bu sözleri üzerine korkuyla bir adım geriye çekildi. Ağzından tek bir ses çıkmadı. Gözleri anasını aradı tekrardan. Fakat nafile. Hayır deyip diretmesine destek olacak kimse yoktu.
Küçük kız çaresizdi.
Gözlerine dolan iki damla yaşla babasına baktı sessizce.
Geri çekilip yan odaya geçti. Artık gözlerinde şiddetli yağmur damlaları gibi yaşlar boşanıyordu.
Yer Suudi Arabistan'da küçük bir kasabaydı.
Bir kız çocuğu, babası tarafından binlerce dolar karşılığı  yaşlı bir adamla evlendiriliyordu.
Dolarların insan yaşamını galebe çaldığı, yoksulluğun, çaresizliğin ve korkunun kirli ve dramatik bir tiyatral oyuna dönüştüğü bir kabullenişti bu.
Kadını satılacak bir meta olarak gören bir zihniyet.
Ve benzeri onlarca olay.
Hainliğin ve kalleşliğin egemen olduğu bir dünyada “babanın evlada ihaneti”.
Alacağı birkaç kuruş için bir canı, bir geleceği karartma bağnazlığı…
Sessizce olan bitene razı olma iç güdüsü…
Havada dram saklayan kum taneleri…
Baharda henüz ağacın dallarında filizlenmeye başlayan yaprakların koparılışı gibi hoyratça girişimler…
Yaşam nedir, gelecek nedir bilmeyen çocuklar…
Geri kalmışlığın prangalarının insan bedeni ile bütünleşmesi…
Yaşamın kıyısında ölümle sonlanan ya da çaresizlik ve yoksullukla zar zor devam eden yaşamlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder