Uzaklarda
kalmış bir fotoğraf karesine bakar gibi aklındaki anılara, lise yıllarında
yaşadığı duygulara, elinden sabun köpüğü
gibi kayıp giden sevdiğine,
yaşadıklarına, geçip gidenlere, yarım kalanlara, zamanın geçmişi yıkıp kuş
misali uçup gitmesine takıldı bir süre.
Yıllar
öncesinin gençlik hayallerini düşündü. Güler yüzlü, çok sevimli bir kızdı Aslı.
Babası öğretmendi. Hem okulda öğrencilere hem de çocuklarına karşı otoriter bir
yaklaşımı vardı. Yüzü pek gülmezdi. Teneffüslerde elinde ince uzun sopası ile
koridorlarda ve bahçedeydi her zaman. Aslı böyle bir öğretmenin kızıydı. Her
zaman içine kapanık, gözleri buğuluydu. Kader onları aynı okulda ve aynı
sınıfta buluşturmuştu. Zaman geçtikçe birbirlerine karşı içlerinde bir şeyler
hareketlenmeye, yürekleri gün geçtikçe yanmaya, birbirlerini her gördüklerinde
dudakları titremeye başlamıştı. O yıllar bitmesini istemedikleri çocukça bir
rüyaydı Aslı ile Sinan'ın sevgisi. Gecelerin hiç olmamasını, pas tutan
düşüncelere ışık, kör karanlığa aydınlık olmasını istercesine narin ellerini birbirinden ayırmaya korkarak
düşlemişlerdi geleceği.
Sinan'ın
yıllar geçmesine rağmen unutamadığı bir gündü o gün. Okulun arka tarafında
bulunan ağaçlıkta gölgenin serinliğinde, gözlerini rüzgarın hafifçe
hışırdattığı ağaç dallarından ayırmadan, yaklaşmakta olan ayak seslerini
umursamadan sırtüstü uzanmıştı. Ayak sesleri sessizce yaklaştı, gölgesi ağaç
dalları arasında belirdi. Sinan başını çevirip baktı, oydu gelen, sevdiği ve
her an aklından çıkaramadığıydı. Gelmişti sonunda işte yanındaydı.
Aslı'nın gözlerindeki
parıltı her daim Sinan'ı rahatlatmıştı. Yine o parıltı vardı gülümseyen
gözlerinde. Sinan, uzanıp Aslı'nın ince narin ellerini tuttu. Önünde dizlerinin
üstüne çöktü. Ellerini dudaklarına götürdü, dudaklarına değdirdi. Gözlerini
Aslı'ya çevirdi. Aslı'nın gözleri Sinan'ın gözlerine adeta kilitlenmişti.
Aslı, "bil bakalım dedi dün gece ne
yaptım?"
Sinan, "bilmem" dedi "kitap mı okudun?"
"Evet" dedi Aslı, "yalnız
okuduğum bir roman ve ya hikaye değildi en güzel Hasan Hüseyin Korkmazgil
şiirleriydi."
"Ne güzel bir seçim yapmışsın." diye güler yüzle cevap verdi Sinan.
"Bende severim Korkmazgil
şiirlerini. Hem kendi toprağımızın yetiştirdiği bir şairdir o."
"Doğru dersin. Hele o eşine yazdığı şiirler yok
mu insanı alıp götürüyor başka dünyalara."
Haklıydı.
Şair hiç tanımadan, yüzünü görmeden aşık olduğu sevdiğine ne de güzel şiirler
yazmıştı. Hasret kokan, aşk ve sevgi kokan.
"Sen ne yaptın anlatsana" diye Sinan'ın gözlerine baktı
Aslı. Aslı'nın gözlerindeki sevgi dolu bakış öylesine içten, öylesine sevgi
doluydu ki.
Sinan, gözlerini
Aslı'nın gözlerinden ayırmadan dizlerinin üstünde doğruldu. Aslı'nın ellerini
avucunun içinde okşarken, Aslı tek elini usulca Sinan'ın avucundan çekti.
Uzanıp Sinan'ın rüzgarla dağılmış saçlarını okşadı.
Nasıl
anlatabilirdi ki dün gece nerede olduğunu, ne yaptığını. Akşamın
alacakaranlığında evden çıkışını. Ayaklarının onu serseri mayınlar gibi
sürükleyişini. Evlerinin ışık sızan penceresinin altına gelip saatlerce, çıt
çıkarmadan ışık sönene kadar elleri koynunda çıt çıkartmadan kuytuda
bekleyişini. Zihninin yarattığı beklentinin o kuytuda gerçeğin ıssızlığıyla yüzleşmesini nasıl
anlatabilirdi ki...
Aslı sesini
çıkarmadan bekledi ki konuşsun. Duruşu, yürüyüşü, davranışları o kadar güzel ve
etkileyiciydi ki. Yanı başında anlat diye ısrarlı bakışları.
Dayanamadı Sinan,
ne yaptığını, nerede olduğunu anlattı ona. Anlattıkça Aslı'nın yüzü kızarmaya,
gözleri nemlenmeye başlamıştı.
"Ne olacak bu halimiz söylesene ne yapacağız
"
"Bilmem" dedi Sinan, bakışlarını uzaklara çevirerek "bilmem." Çaresizliğin verdiği
çığlık Sinan'ın yüreğinde adeta isyana dönüşmüştü. Lakin, Aslı'nın da çaresizliğini biliyordu.
Kaşları
çatıldı, bakışlarını uzaklara çevirdi. Kimse bizim derdimize çare olmaz diye
düşündü. Gözlerini tekrardan Aslı'nın hüzünlü gözlerine dikti. O gözlerde endişe vardı, çaresizlik vardı, ama en
derininde yatan sevgi vardı. Aslı'nın sorusuna vereceği bir cevabı yoktu.
Çünkü, gerçekten de ne olacağını kendisi de bilmiyordu. Sadece ona olan
tutkusunun vazgeçilmezliğini biliyordu.
Aaaa! Bu güzel hikaye en heyecanlı yerinde bitti Hüseyin hocam. Acaba Aslı ile Sinan kavuşabilecek mi? Birbirini bu kadar güzel seven iki insanın başında ne gibi bir dert var acaba? Endişelerini hissettim. Çok güzeldi. Emeğinize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilSaygılarımla.
Devam edecek müjde hanım kardeşim.
SilSevindim.
Silİkinci paylaşımı bugün fazla bekletmeden bloğuma ekliyorum Müjde kardeşim. Saygılar.
SilMerhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilLise tahsili yapamayanların da aşkları ortaokullarda olurdu. Ya da bu aşklar ortaokullarda başlayıp lisede mi devam ederdi? Hikayenizde kavuşamayacak olan bir çiftin aşk yangını kokusu var gibi. Bakalım göreceğiz.
Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Aynen öyle dediğin gibi Recep bey.
SilSelam ve saygılar
Çok hüzünlü bir o kadar da heyecanlı..yorumlara göre devamı gelecek olan bu merakla beklenen hikayeyi sabırsızlıkla bekliyorum.Kaleminiz daim olsun sevgiyle esen kalın
YanıtlaSilUzun zamandır bloğunuzda yaptığınızı birbirinden değerli yazı ve paylaşımlarınızı izliyorum.
SilBloğuma yaptığınız yorum için çok teşekkür eder Saygılar sunarım.
Bıkmadan, usanmadan yazmaya devam etmek en güzel yaşam biçimidir .