Sarıkamış
muharebelerinde bir emirle binlerce askerin tipi altında dağlara sürülüşü. Tarihimizin
İbretle okunması ve bilinmesi gereken bir sayfası. Yeteneksiz
ancak yetkili birinin on binlerce insanın hayatını nasıl tehlikeye
atabileceğinin ve bir devleti nasıl yok olmanın eşiğine getireceğinin ders
alınacak öyküsü.
Yıllarca
öğretmenlik yaptım. Binlerce öğrenci yetiştirdim. Sarıkamış yöresinde
Allahuekber dağlarında düşmana tek kurşun atmadan şehit olup kara toprağa
düşenlerin hazin hikayesi hep içimi yaralamıştır. Öğrencilerime konuyu
anlatırken oluşan hüznü saklamanın çabasını yıllarca sürdürdüm.
Sarıkamış’ın
benim için diğer bir önemi ise dedemin canından çok sevdiği kardeşinin
yöredeki Allahuekber dağlarında bir daha geri gelmemek üzere bu dünyadan
göçüp gitmesi, şehit olmasıdır.
Yıllarca onun
gelmesini bekleyen insanların anlattıkları ile büyüdüm. Aşağıdaki satırlarda,
devletin kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalarla Birinci Dünya Savaşı’na
sokuluşunu, savaş alanından binlerce kilometre uzakta, 90 bin şehidimizin acı
kaderinin nasıl adım adım belirlendiğinin ibret dolu oluşumunu okuyacaksınız.
Sarıkamış faciası ile ilgili araştırmalar son yıllarda yoğunlaşmıştır. Sarıkamış’ta yoğun kar, tipi ve kış şartlarında hayatını kaybedenlerin resimlerinin büyük bölümü Ruslar tarafından çekilmiştir. Kendi arşivlerimizde ısrarlı araştırmalara ve kaynakların taranmasına rağmen sadece bir tek resim bulunabilmiştir.
Aşağıdaki
satırlarda Osmanlı İmparatorluğunun, Birinci Dünya Savaşı'na nasıl adım adım
sokulduğunu göreceğiz.
“Padişahım çok
yaşa” nidaları ile yer gök inliyordu İstanbul’da. Selimiye kışlasından hep bir
ağızdan yükselen sesler daha sonra Maltepe, Maçka ve Davutpaşa kışlalarında
bulunan askerlerin de katılması ile; Üsküdar’da, Boğazın kıyılarında, Beyazıt
meydanında, Topkapı ve Karaköy’den Haliç’e kadar olan geniş alanda
yankılanıyordu.
Kışlaların
yanısıra savaş gemilerinden bando, davul ve zurna sesleri yayılmaya başlamıştı.
Kışla avlusu duvarlarının dibine, deniz kıyılarına toplanan halk olağanüstü bir
şeyler olduğunu seziyor, günlerdir dolaşan söylentilerin etkisiyle “Hayırdır
İnşallah” diyerek dualar fısıldaşıyordu…
./..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder