28 Kasım 2024 Perşembe

12 Kasım 1914 ve sonrası Sarıkamış Harekâtı - 3


 

1909 yılında 31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılmasından sonra, ansızın İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden iki milletvekili gelmiş, kendisine Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ilişkin bir yazı imzalatmışlar ve “Padişah oldun” demişlerdi. Mehmet Reşat, Beşinci Mehmet adıyla tahta çıktığında ve Halife olduğunda 67 yaşında idi. Devletin yönetimi giderek İttihat ve Terekki Cemiyeti’nin eline geçmişti.

 Harbiye Nazırılığı’na yükselen (Milli Savunma Bakanlığı) Enver Paşa bir diktatör gibi ülkeyi yönetmeye başlamıştı.

 Mehmet Reşat, padişahlık görevini kendisine sunulanları görüş belirtmeksizin imzalamak şeklinde anlıyordu. 28 Haziran 1914 günü bir Sırp öğrencisi Saraybosna’da Avusturya- Macaristan veliahdı Ferdinad ve karısını öldürmüştü.

 Bu olay, ekonomik ve siyasal çatışmaların barut fıçısına dönüştürdüğü Avrupa’yı ateşe vermeye yetmişti. Avusturya-Macaristan Almanya’nın desteğine güvenerek Sırbistan’a savaş açmıştı.

Sırbistan’ın koruyuculuğunu üstüne alan Rusya’nın seferberliğe başlaması üzerine, Almanya da Rusya’ya savaş ilan etmişti. Padişah bu olayları dürbünün tersiyle izlerken, Enver Paşa’nın devleti Almanya’nın yanında savaşa sokmak için çabalarını yoğunlaştırdığını sezememişti.

Enver Paşa’nın İstanbul’daki Almanya büyükelçisi Baron Von Wangenheim ile yürüttüğü gizli görüşmeler, 2 Ağustos 1914 günü imzalanan bir antlaşma ile noktalanmıştı.

Enver Paşa’nın dışında yalnız üç kişinin haberi vardı bu antlaşmadan: Sadrazam Sait Paşa, Dahiliye nazırı (İçişleri Bakanı) Talat Paşa ve Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe. Bu antlaşmadan da, Alman Kaiseri (imparatoru) Wilhelm’e gönderilecek nüshası kendisine imzalatılırken Padişahın haberi olmuştu.

Oysa aynı Talat Paşa, 20 Temmuz 1914’te Erzurum valiliğine gönderdiği yazıda “Ordunun Rusya ile savaşa girmesinin Fransa ve İngiltere’nin de savaş kararı almasına neden olacağı ve başkent İstanbul’un bu tehlikeyi göz önünde tutarak sınır boylarında savaşa yol açacak çarpışmalardan özenle kaçınılmasını bildirir”   (Şerif Köprülü, Sarıkamış Muh.s.25)

Antlaşmanın 2. Maddesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında savaşa katılmasını şöyle bir koşula bağlamıştı. “Rusya, Avusturya- Macaristan’a karşı askeri önlemler alır ve bu yüzden Almanya savaşa girmek zorunda kalırsa, bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa katılması için yeterli neden olacaktır.”

Oysa, antlaşmanın imzalanmasından bir gün önce, 1 ağustosta Almanya Rusya’ya savaş açmış bulunuyordu. Bir başka deyişle, Osmanlıların savaşa girme yükümlülüğü, antlaşma imzalanmadan doğmuş bulunuyordu.

Dünya siyasal tarihinde ilk kez böylesine garip bir antlaşma yer alıyor; bir antlaşmanın gelecekte doğabilecek bir olaya dayandırılan bir hükmü, geçmişteki bir olayla geçerlilik kazanıyordu.

Enver Paşa, gizli antlaşmayı imzaladığı gün sınırlarımızda savaş tehlikesi belirmiş ve bu nedenle seferberlik ilan etmiş, kararı Padişaha imzalatmıştı. Ardından tüm orduyu avucunun içine alacak örgütlenmeye gitmiş ve “Başkomutanlık Karargâhını” kurmuştu.

Yasalara göre ordunun başkomutanı Padişahtı. Ancak, Padişahın uyuşukluğundan yararlanan Enver Paşa, tutmuş kendisini “Başkomutan Vekili” atamıştı. Artık Padişahın vekili olarak ve onun adına orduyu ve donanmayı istediği gibi yönetecek, gönlünce idare edebilecekti. İlk iş olarak da danışmanlık ve öğretmenlik yapmak amacıyla Türkiye’ye gelmiş olan Alman subaylarını önemli komutanlıklara getirmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder