9 Şubat 2025 Pazar

YAĞMURLU BİR GÜNDE


 

Protagoras’ın bir sözü dikkatimi çekti kitapları karıştırırken.

“İnsan her şeyin ölçüsüdür”.

Bir gerçeği dile getirmiş yüzyıllar öncesinde Protagoras. Kaldı ki eski Yunan felsefesinin özüdür insan. Her şey insan içindir. Sonsuz bir dünyada, sınırlı bir yaşamda başka neye bel bağlayabiliriz geleceğimiz, yaşamımız için.

Oturduğum ev ana caddeye on metre ya var ya yok. Her gün öğleye doğru, kimi zaman sonraki saatlerde, fırından yeni çıkmış sıcak ekmek almak için çıkarım sokağa, oradan da caddeye.

Korna sesleri cadde boyunca sağlı sollu yürüyen insan kalabalığına karışır. Sokak satıcıları köşe başlarını tutmuştur çoktan. Açtıkları küçük tezgâhlarda o günkü ekmek parasını çıkarmanın telaşındadırlar.

Havanın soğuk olmasına aldırmadan iş yerinin kapısını sonuna kadar açık bırakan esnaf gelecek müşteriyi bekler ellerini nefesiyle ısıtarak. AVM’lerin önlerinde kadınların sebze meyve seçme çabaları alışıldık manzaradır artık çoğu kez.

Beni huzursuz kılan, içimi acıtan görüntüye ise her gün rastlamak sıradanlaştı artık.

Çoğu yaşlı. Giysileri eski lakin temiz. Ayaklarına kat kat çorap geçirmişler üşümemek için.

Bazen caddeye çıkar çıkmaz kıyıda köşede görürüm onları. Bazen Metrobüs durağına yakın köprünün üzerinde ya da yanında.

Yağmurlu havalarda ıslanmamak için saçak altlarına sığınırlar ya da vitrin camlarının yağmur almayan yerlerine. Sıklıkla binaların kuytuluklarındadırlar yağmurdan korunmak için. O an sımsıkı sarılırlar üstlerinde kışa dair ne varsa artık. Bu sırada ellerini ısıtırlar nefesleriyle.

Çünkü çok çaba sarf etmelerine rağmen ellerinin üşümesini bir türlü önleyemezler yağmurun durduğu anlarda. O yaşta, yağmura, soğuğa karşı sıcak bir ortamda bulunmaları gerekirken.

Son günlerde daha bir sıklıkla görür oldum onları. Havalar soğudu ondan mıdır çevrede çoğalmaları. Uzak yerlere gidememeleri.

Açtıkları avuçlarına konacak birkaç kuruş ile belki torunlarına bir çikolata, bir sıcak ekmek alacaklar akşam hava karardığında eve giderken. Belki geceleri üşümemek için biraz odun biraz kömür kim bilir. Belki de evde, gün batımında, gelmelerini bekleyen yorgana sarılmış bir ihtiyardır, ömürleri birlikte geçmiş.

İçimi burkan görüntülerin yok olmasını o kadar isterdim ki.

Ne güzel demiş “ İnsan her şeyin ölçüsüdür” diye düşünür zamanında. Her şey insanı sevmekle başlar. Bir insanı sevmekse giderek bütün insanlara yönelmek değil midir?

Adaletsiz bir dünyada sevgi olur mu peki?

Olmaz elbet.

Adalet kurulacaksa insan odaklı olmalı, sevgiyle kurulmalı. Tüm insanları sevgi ortamında yaşatmalı, var etmeli.

İnsan olmak, sorumluluk yanında onurla yoğrulmuş bir görev değil midir?

Günlük rızkını çıkarmak için sabahın ayazında yola çıkan, gerçek ihtiyaç sahibi, yaşlı insanlarımıza el açtırmamak için bilinçli olmalıyız, sorumluluklarımızı bilmeliyiz.

Lakin bu kolay ve ucuz bir iş değil.

Yaşam koşulları zorlasa da insanı, sımsıkı sarılmalı insan sevgisine. Sahip çıkmalı ekmek kavgasına. Fakat çıkınımızda eleştiriyi eksik etmeden yapmalı bunu.

 

4 yorum:

  1. Merhabalar.
    Sizi huzursuz kılan, içinizi acıtan görüntüyle, ülkenin her tarafında karşılaşmak mümkündür. Adaletsiz, merhametsiz, sevgisiz bir dünyanın dayattığı bir sonuçtur bu tablo.
    "Yağmurlu bir günde" başlıklı yazınız ile dokunduğunuz ve işaret ettiğiniz yerler, hepimizi kahrediyor. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey
      Aynen doğru dersin. Lakin imkanı olsa da yardım etsek.
      Artık metropollerde yaşamak insanları, kirada olanları zorluyor
      Yüreğimiz yansada yardım edemiyoruz. Hangi birine yardım edeceksin ki
      Selam ve saygılar

      Sil
  2. "İnsan her şeyin ölçüsüdür." derken yüzyıllar öncesinde , kim bilir neler düşünmüştü ünlü filozof ? Anadolu dervişleri de bir zamanlar gene ölçüden söz etmişler Hüseyin Öğretmenim.
    Yanlış hatırlamıyorsam, "Kantarın topu kaçmaya görsün." demişler.
    İnsanız, ölçülü olmak zorundayız!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle Makbule öğretmenim.
      Gökyüzüne bakınca öyle yıldızlı, öyle berrak ki.
      Nasıl oluyorda böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşıyor.
      Kendinden başka kimseyi umursamayan bir yığın insan..
      Selam ve saygılar öğretmenim.

      Sil