1 Haziran 2025 Pazar

ANADOLUNUN KADİM İNSANLARI İYİKİ VARSINZI/3



 

    Ali dede kardeşi Mehmet’le birlikte seferberliğe katılmış, çeşitli cephelerde savaşmış, kendisi geri dönmüş ancak kardeşini savaşa kurban vermişti. Kardeşinin acısı hep yüreğinde bir sızı olarak yer etti. Canından çok sevdiği ve kendisinden küçük kardeşi Mehmet’i doğu cephesine göndermişlerdi, kendisi de balkan ve yemen cephelerinde bulunmuş, aldığı yaraların acısına aldırmadan savaş sonuna kadar cepheden cepheye koşmuştu. Köyünden ve komşu köylerden seferberliğe katılan akranlarından birçoğu şehit düşmüş az sayıda geri dönen olmuştu. Ancak kınalayarak cepheye gönderdikleri Mehmet çok ama çok beklemelerine rağmen geri dönmemişti.



    Sarıkamış cephesinden dönen civar köylerden gazilerle daha sonraları yaptıkları konuşma ve araştırmalarda Mehmet’in Ruslara esir düştüğünü öğrenmişler, acıları feryada dönüşmüştü. Mehmet’in dondurucu soğuklarda, kar ve buz kütleleri arasında Sibirya steplerinde, değişik bir tek renk ve manzaranın olmadığı her tarafın buz ve beyaz renkten ibaret olduğu, ısınmanın çok zor şartlarda mümkün olabildiği çadırlardan oluşan esir kamplarından birinde savaş sırasında aldığı yaraların etkisi ile belki de esirlerin çalıştırıldıkları taş ocaklarından birinde hakkın rahmetine kavuştuğuna inanıyorlardı artık. Uzun süren savaşlarda cephede yıllarca savaşan arkadaşlarından köyüne geri dönen Hüseyin Çavuş’un yemen çöllerinde ki anılarını anlatışını köy odasında toplandıklarında sık sık dinler şehit düşenleri rahmetle anarlardı.


    Ali dede dışarıya kapının önüne çıktığında sıklıkla bastonu elinde, ağzında sigarası ile ya her gün gidip üzerine oturduğu taşa oturur ya da ileri geri volta atarak kardeşi Mehmet’i ve çocukluklarını düşünürdü. Sarıkamış muharebelerinde en çok kızdığı Enver paşa idi. Çünkü ona göre,  karakışın acımasızlığına yazlık kıyafetleri ile teslim edilen Arap çöllerinden getirilen askerlerimiz ve Edirne’den de gönderilen hazırlıksız birliklerimizin telef olmasında ki en büyük pay onundu. İstiklâl Harbi dendi mi gözleri parlar, ufka kayan gözleri dalar gider “Allah bu memleketin evlatlarına zeval vermesin. Türk milletinin topyekûn azmini ve Mustafa Kemal’in varlığını ve düşüncelerini bu vatan topraklarında eksik etmesin” derdi. İçini kemiren kardeş hasreti ve hayatın ona sunduğu acımasızlıkla boğuşurken düşmanın yapamadığını yoksullukla geçen yıllar yapmış beli bükülmüş, o koca dağ artık iş yapamaz konuma gelmişti.

     Savaş yıllarında köylerinde kalan kadınlarla birlikte kendi eşi Elife de evin hem erkeği hem de kadını olmuştu. Nasırlaşmış elleri ve bakır rengini almış yüzü ile eşinin yokluğunda kızları ile birlikte yaşam mücadelesi vermişlerdi. Ali dede’nin dört kızı vardı ancak çok istemesine rağmen bir türlü erkek çocuk sahibi olamamış rabbim onu kendisinden esirgemişti. Olsundu, ne fark ederdi ki ha kız ha erkek evlat. Onun gözünde kızları da birer erkek evlat konumunda idi.

 


2 yorum:

  1. Uzun zamandır yazamamanın iç sıkıntısını yaşadım değerli Hüseyin Öğretmenim. Ben sizi de, yıllardır onurlu duruşunu, nezaketini, inceliğini koruyarak yazan, Anadolu'nun vefalı-dürüst- güvenilir insanlarından biri olarak tanıdım.
    İyi ki varsınız. İyiler eksilmesin. İçten dileğimdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Makbule öğretmenim. Siz de öylesiniz. Sağlığınıza dikkat edin. Selamlar saygılar değerli öğretmenim.

      Sil