Ali dede kardeşi Mehmet’le birlikte
seferberliğe katılmış, çeşitli cephelerde savaşmış, kendisi geri dönmüş ancak
kardeşini savaşa kurban vermişti. Kardeşinin acısı hep yüreğinde bir sızı olarak
yer etti. Canından çok sevdiği ve kendisinden küçük kardeşi Mehmet’i doğu
cephesine göndermişlerdi, kendisi de balkan ve yemen cephelerinde bulunmuş,
aldığı yaraların acısına aldırmadan savaş sonuna kadar cepheden cepheye
koşmuştu. Köyünden ve komşu köylerden seferberliğe katılan akranlarından
birçoğu şehit düşmüş az sayıda geri dönen olmuştu. Ancak kınalayarak cepheye
gönderdikleri Mehmet çok ama çok beklemelerine rağmen geri dönmemişti.
Sarıkamış cephesinden dönen civar köylerden
gazilerle daha sonraları yaptıkları konuşma ve araştırmalarda Mehmet’in Ruslara
esir düştüğünü öğrenmişler, acıları feryada dönüşmüştü. Mehmet’in dondurucu
soğuklarda, kar ve buz kütleleri arasında Sibirya steplerinde, değişik bir tek
renk ve manzaranın olmadığı her tarafın buz ve beyaz renkten ibaret olduğu,
ısınmanın çok zor şartlarda mümkün olabildiği çadırlardan oluşan esir
kamplarından birinde savaş sırasında aldığı yaraların etkisi ile belki de
esirlerin çalıştırıldıkları taş ocaklarından birinde hakkın rahmetine kavuştuğuna
inanıyorlardı artık. Uzun süren savaşlarda cephede yıllarca savaşan
arkadaşlarından köyüne geri dönen Hüseyin Çavuş’un yemen çöllerinde ki
anılarını anlatışını köy odasında toplandıklarında sık sık dinler şehit
düşenleri rahmetle anarlardı.
Ali dede dışarıya kapının önüne çıktığında
sıklıkla bastonu elinde, ağzında sigarası ile ya her gün gidip üzerine oturduğu
taşa oturur ya da ileri geri volta atarak kardeşi Mehmet’i ve çocukluklarını
düşünürdü. Sarıkamış muharebelerinde en çok kızdığı Enver paşa idi. Çünkü ona
göre, karakışın acımasızlığına yazlık
kıyafetleri ile teslim edilen Arap çöllerinden getirilen askerlerimiz ve
Edirne’den de gönderilen hazırlıksız birliklerimizin telef olmasında ki en
büyük pay onundu. İstiklâl Harbi dendi mi gözleri parlar, ufka kayan gözleri
dalar gider “Allah bu memleketin evlatlarına zeval vermesin. Türk milletinin
topyekûn azmini ve Mustafa Kemal’in varlığını ve düşüncelerini bu vatan
topraklarında eksik etmesin” derdi. İçini kemiren kardeş hasreti ve hayatın ona
sunduğu acımasızlıkla boğuşurken düşmanın yapamadığını yoksullukla geçen yıllar
yapmış beli bükülmüş, o koca dağ artık iş yapamaz konuma gelmişti.
Savaş yıllarında köylerinde
kalan kadınlarla birlikte kendi eşi Elife de evin hem erkeği hem de kadını
olmuştu. Nasırlaşmış elleri ve bakır rengini almış yüzü ile eşinin yokluğunda
kızları ile birlikte yaşam mücadelesi vermişlerdi. Ali dede’nin dört kızı vardı
ancak çok istemesine rağmen bir türlü erkek çocuk sahibi olamamış rabbim onu
kendisinden esirgemişti. Olsundu, ne fark ederdi ki ha kız ha erkek evlat. Onun
gözünde kızları da birer erkek evlat konumunda idi.
Uzun zamandır yazamamanın iç sıkıntısını yaşadım değerli Hüseyin Öğretmenim. Ben sizi de, yıllardır onurlu duruşunu, nezaketini, inceliğini koruyarak yazan, Anadolu'nun vefalı-dürüst- güvenilir insanlarından biri olarak tanıdım.
YanıtlaSilİyi ki varsınız. İyiler eksilmesin. İçten dileğimdir.
Teşekkür ederim Makbule öğretmenim. Siz de öylesiniz. Sağlığınıza dikkat edin. Selamlar saygılar değerli öğretmenim.
Sil