3 Temmuz 2013 Çarşamba

WELCOME TO THE CALA ! (SOĞUK BİR KASIM SABAHINDA-5)


İki ranza ve yatak, birkaç mutfak eşyası, kuru bakliyat, makarna türü gıda maddesi ile Calaya döndük. Kars merkezi soğuk havada gezme fırsatımız olmadığı gibi zaten buna zamanda yoktu. Sabah erkenden Kars’a giden minibüs en geç öğleden sonra saat iki gibi geri dönüyordu. Çünkü burada akşam çok çabuk çöküyordu. Akşamla birlikte ayaz da şiddetini artırıyordu. Bu bağlamda tedbirli olmayı yöre insanı doğa şartlarından öğrenmişti. Yörede günün en büyülü anları güneşin son ışıklarını gösterdiği anlardı. Sayıları fazla olmayan, kalın paltolarına sıkıca sarılmış insanlar başlarında kulaklarına kadar çektikleri berelerle sokaklarda dolanıyordu. İnsanların çoğu ya işsizlik kahvelerinde çay içip sigara tüttürerek zaman geçiriyorlardı ya da zorunlu olmadıkça evlerinde dışarı çıkmıyorlardı. Bölge de işsizlik hat safhadaydı. Kış aylarında ise tavan yapıyordu. Bunu anlamak için kahvelere gitmek yeterliydi.
Binali’nin kahvesinin önünde minibüsten indik. Kahvede bulunanlardan birkaç delikanlı eşyaları eve götürmemize yardım etti. Ev yola epey uzaktı, kan ter içinde kaldık. Evin tahta kapısının kilidini değiştirmemiz gerekiyordu, onu değiştirdik. Meriç aldığımız asma kilitle sorunu halletmek için tahta kapıya zincir çakmıştı. Ehh bence Meriç “köy yaşamına” yavaş yavaş adapte olacaktı. Bunu kendisine söyleyince küplere bindi. “İyi de kardeşim başka bir yolu varsa onu dene. Var mı bu durumu değiştirecek bir çare? Yok. O zaman sızlanıp duracağına ortama alışmaya çalış”. Gıkı çıkmadı Meriç’in. Sert tavrım onun iyiliği içindi.
Tropik mevsimin yaşandığı yerlerde olduğu gibi burada da akşam hızlı çöküyordu. Gerçi insanı bezdiren elektrik kesintileri yoktu! Çünkü “elektrik” yoktu. O nedenle “gaz lambası” ve yemekleri pişirmek için “gaz ocağı” almayı da ihmal etmemiştik. Birkaç tane de “mum” almıştık.
Yıkıldı yıkılacak duvarlarıyla üzerimize üzerimize gelecek gibi duran evin içine ranzaları yerleştirmek için, tabanın çukurlarını doldurmamız yetmemişti. Ranzaların düz durabilmesi için ayaklarının altına destekleyici yassı taş koyduk çaresiz. İnsanı bezdiren bu ürkütücülüğün karşısında daha fazla moral bozukluğu yaşamamak için Meriç’le işi şakaya vuruyor, birbirimize takılıyorduk.
Bir çivi de duvara çaktık gaz lambasını asmak için. Havanın kararmasıyla birlikte gaz lambasını yaktık. Odanın içi loş bir ışıkla aydınlandı. Lambanın ışığı içerdeki kasvetli havayı daha da artırdı.
Lambanın loş ışığında “Welcome to the Cala” diye söylenmeye başladı Meriç. Tel çerçeveli gözlük takan ve yakası düğmeli beyaz bir gömlek giyen Meriç, kalın bir hırka almıştı Kars’tan.  Onun da üzerine gocuğunu giymişti. Başka da çaresi yoktu zaten. Hoş benim de bir farkım yoktu ondan. Çünkü ne bir parça tezek ne de soba yoktu henüz. Cala’ya yerleşip rahat bir ortam oluşturmak epey bir zaman alacaktı bizden anlaşılan.
Meriç’in başlattığı İngilizce deyimlerle içinde bulunduğumuz durumla “dalga” geçmenin keyfini çıkardık bir süre. Sıcak çaylarımızı yudumlarken de “kıtlama” çay içmenin inceliğini öğrenmek için epey uğraştık. Lakin bize göre olmadığını da neredeyse her yudum çayda bir parça şekeri yutarak anladık.
Arkadaş dedim, “We are all just prisoners here of our own device (Kendi kendimizi mahkûm ettik buraya). Lambanın loş ışığında oluşan “gölgelerin” eşliğinde en masum sorunun bile devasallaştığı bir ruh durumu içindeydik. Dışarısı karanlık. Dışarısı soğuk. Evin içi soğuk. Bu durumda başka ne yapabilirdik ki içinde bulunduğumuz durumla “dalga” geçmekten başka.


10 yorum:

  1. Kars'ın soğu, kışı herhalde enaz Erzurum, Ankara kadar şiddetlidir diye tahmin ediyorum, bu kadar acımasız doğa koşullarına yine de insan uyum sağlıyor, zor da olsa hikayedeki gibi durumla dalga geçerek güçleniyor aslında:) bu arada bu kadar şiddetli soğuk olmasa da başıma çok geldiği için biliyorum en kötü şeylerden biri soğukta sobasız kalmak:((kabus resmen:(
    keyifle okudum elinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjde kardeşim, babanızın görevi nedeniyle uzun yıllar kaldığınız Erzurum ve çevresi; yani Kars ve ilçeleri de bu çevreye dahil edilebilir, kış şartlarının amansız olduğu iklşm şartlarına sahiptir. 1914 yılı Kasım ayında başlayan Doğu cephesinde devam eden I.Dünya Savaşı'nda biliyorsunuz onbinlerce (90 bin civarında) askerimiz karakış canavarına kurban gitmiştir Allahuekber Dağları'nda Sarıkamış'ta. Bu olay yörenin ne denli sert iklim koşullarına sahip olduğunun göstergesidir. Yorum için teşekkür ediyorum.

      Sil
  2. Merhabalar Hüseyin Güzel.

    Kars ve Cala. Daha önceki bölümleri okumadığım için Cala'nın Kars merkezine bağlı bir köy olduğunu tahmin edebiliyorum. Burası Türkiye işte. Yol yok, bel yok. Doğunun çetin kış şartlarında görev yapmak daha da bir zor. Cenab-ı Allah bu zor şartlarda görev yapan tüm kamu kurumu mensuplarının yar ve yardımcısı olsun, tabi bu yörede yaşayan halkın da.

    Gaz lambası ile gaz ocağını iyi bilirim. Çünkü bu iki gereci ben de kullandım. Hem gaz ocağı ile hem de gaz lambası ile ilgili blog da yazmıştım.

    İnsanın büyük bir keyif alarak zevkle okuyabileceği bir yazı dizini başlatmışsınız. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

    Selam ve dualarımla birlikte her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey.
      Cala Kars ili Arpaçay ilçesine bağlı şu an. (Bizim görev yaptığımız yıllarda Çıldır ilçesine bağlıydı. Ardahan il olduktan sonra Cala[diğer adıyla Doğruyol] köyü halkın isteği doğrultusunda Arpaçay'a bağlandı). Çıldır Gölü kıyısında bulunan büyük bir köydür. Zor yılları önceki nesiller ve bizler yaşadık elbette. Gaz lambası ve Gaz ocağı nedir ne işe yarar şimdi sorulsa genç nesil bilemeyebilir. Selam ve saygılarımla.

      Sil
  3. Her türlü imkansızlığa yokluğa rağmen, kendinizi mutlu edecek huzurlu hissedecek çareler üretmek ne güzel... Hocam anınızı okurken benim de çocukluk anım canlandı gözümde... Rahmetli babam şark hizmetini Muş'ta yapmıştı. 1970-1971 yılları arasında. Akşamları tanıdık aileler bir araya gelir kendilerince oyunlar üretir güzel vakit geçirilirdi.Orada da kıtlama çay içerlerdi.Güzel günlerdi. Şimdi imkanlar çok fazla ancak insanlar mutsuz çünkü imkanlar arttıkça insanların gözleri doymuyor daha fazla sahip olma hırsı mutsuzlaştırıyor.
    Kim bilir insanlık kaybettiği huzuru, samimiyeti, insanlığı bir gün tekrar bulur mutlu olmayı başarır. "Çıkmayan candan umut kesilmez" Hocam emeğinize sağlık.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Hanife Hanım. Zor şartlara adapte oluyor insan bir şekilde. Sonuçta yıpransa da insan. Kıtlama çay olayı sanırım Doğu'ya has bir çay içme şeklidir. Ve geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Sanırsam Azerbaycan'da da yaygındır. Okuyan gözlerinize sağlık. Saygılar.

      Sil
  4. Keyifle okudum.
    Yaşananlar keyifli olmasa da aklıma kendi anılarımı getirdi. Benimkilerin sizinkilerle arasında belki uçurum var amma, bir çeşit yokluk yaşadım ben de kendi çapımda. Adapazarı'ndaki öğrenci evimde. Kendi kendime soba yakmaya çalışmalar, baca çekmeyince soğuktan donmamak için kat kat giyinmeler falan. Tek başıma iken çekilmezdi de bir arkadaşım geldiğinde biz de dalga geçer gülerdik.
    Saygılarımla hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anılarınızı hatırlamanıza ve geçmişe gitmenize vesile olduğum için mutluluk duyarım. Geçmiş hatırlanmalı bence. Yaşanan sıkıntılarda. Geleceğe dönük yaşamda geçmişin ayak izleri yer almalı. Yer almalı ki, çocuklarımız yere daha bir sağlam bassınlar bu yazılanları okudukça. Saygılar Nurten Hanım.

      Sil
  5. Hüseyin bey öğretmen olmanın tüm meşakatlarını yaşamışsınız. Umarım emeklilikte de yıllar içinde yetiştirdiğiniz öğrencileri bir yerlerde görerek mutlu oluyorsunuzdur.. Kars soğunu en derinden iliklerinizde hissederken durumla ya ağlayacaksın ya dalga geçip rahatlayacaksın. Siz en iyi yolu seçmişsiniz..Saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet meşakketleri epey bir yaşadık. Hala da yaşayan öğretmen arkadaşlarımız olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimin büyük bölümü meslek sahibi şu an. Kimisi devlet, kimisi de özel sektörde çalışıyor. Yazdıklarımı da facebook sayfamda yayınladıkça okuyorlar. Onlarsız olmaz. yani öğrencilerim her daim çocuktur benim için. Yorum için teşekkür ediyorum VuslaT Hanım.

      Sil