İnsanın
yüreğini burkan, içini acıtan günler vardır. 5 Ağustos 2013 günü Silivri'deki
"Ergenekon" davasında yargıçlar kararları okurken "sanık"
yakınlarının içinde bulundukları acıyı duyumsamak zor değildi. Kimi gazetelere
yansıyan, kimi internet sitelerine yansıyan, kimi tv ekranlarına yansıyan resim
ve görüntüler nedeniyle zor değildi.
Kimi
medya organlarının "Ergenekon" tutuklamaları ve gözaltıları
yaşanırken, attıkları manşetler, tv ekranlarında yazdıkları alt yazılarla
"asrın davası" olarak lanse ettikleri "tarihi dava"nın
kararları okunurken insanların yüzlerindeki ifadelerden yüreklerinin acısını
görmek şaşırtıcı değildi.
Davayı
izlemek için Silivri'ye gitmek isteyenlerin yollarda durdurulmasını, mahkeme
çevresine yaklaştırılmamasını, yaşanan olayları hep birlikte izledik gördük. İlgili
dava hakkında, verilen kararlar hakkında çok şey yazıldı çizildi bugüne kadar.
Yazılanları çizilenleri okurken, yaşananaları tv ekranlarında ve sosyal medyada
izlerken tarihte yaşanan ve iz bırakan davalar insanın aklına geliyor.
Bundan
115 yıl önce Fransa'da yaşanan ve ünlü Fransız yazar Emile Zola'nın 13 Ocak
1898 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Felix Faure'a yazdığı ve Fransız ordusunda yüzbaşı olarak görev
yapan Alfred Deryfus davası mahkumiyetini konu alan "Suçluyorum"
başlıklı açık mektubu sonrasında başlayan süreç, Zola'nın kitaplarının
yakılmasına, vatan hainliği ile suçlanmasına ve katledilmesine neden olmuştur.
(1)
L'Aurore
gazetesinde tam sayfa olarak yer alan açık mektup gazetenin o günkü üç yüz bin
adet nüshasının bir kaç saat içinde tükenmesine neden olmuştur. Güçlü ve
insanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan açık mektup siyasi bir metindir.
Aydın
olmanın sorumluluğuyla şöyle der Emile Zola açık mektubunda:" Gerçeği
söyleyeceğim. Benim görevim konuşmak, suç ortağı olmak istemiyorum. Yoksa
gecelerim orada, işkencelerin en korkuncu içinde, işlemediği bir suçun cezasını
çekmekte olan suçsuzun hayaletiyle dolup taşacak." (1)
Peki
nedir Dreyfus Davası?
28.07.2008
tarihli "haber.gazetevatan.com" sitesinde verilen haberi kısaca özetleyecek
olursak (2) :
"Fransız
ordusunda bir yüzbaşı olan Yahudi asıllı olan Dreyfus, Alman Askeri Ateşesi Von
Schwartzkoppen'e bazı gizli askeri belgeleri gönderdiği grekçesiyle tutuklanır.
Dreyfus daha yargılanmadan Fransız basını hükmünü vermişti bile. Gazeteler,
Dreyfus'ü suçlu ilan etti. Yahudi düşmanlığını kışkırtan başlıklarla
birlikte... Ya deliller? Hiç de yeterli değildi ama Dreyfus ile ilgili adli
soruşturma açılmasına karar verildi.
Dreyfus
davası 1894'de başlar. Alman Askeri ateşesi'nin çöp sepetinde bulunan ve
Dreyfus'un el yazısına benzeyen bir yazıyla kaleme alındığı ileri sürülen
belge, tek delildir. Dreyfus, yazının kendisine ait olmadığını söyler, ancak
kimseyi inandıramaz...
Yargılama
sonucunda müebbet hapse mahkum olur, rütbesi sökülür... Dreyfus cezasını
çekerken Fransa'da tartışmalar devam eder...
Zaman
geçer, rüzgâr tersine döner... Dreyfus'un mahkumiyetinde kullanılan belgelerin
askeri istihbaratta görevli bir albay tarafından düzmece bir şekilde
hazırlandığı ortaya çıkar...Dreyfus'un aklanması 1906 yılında yeniden
yargılanmasıyla mümkün olur..."
Dava
sonucunda Dreyfus'un sökülen rütbesi ve nişanı geri verilir.
Hocam Silivri'deki olayla Dreyfus davası gerçekten birbirini andırıyor, adamcağızın aklanması yıllar almış, dilerim masum ve şerefli subaylarımızın aklanması için yıllar geçmez.
YanıtlaSilOnları pkk öyle istediği, Oslo'da pkk ya söz verildiği için içeri attıklarını biliyoruz, sadece o da değil, Menderes'in güya intikamını almışlar! Laiklerden öç almışlar! Cumhuriyetle yani Atatürk'le hesaplaşmışlar!
Bu oyunun son perdesi henüz oynanmadı. Tüm bu yapılanlar vatana ihanettir ve cezası ölümdür.
Allah subaylar, yazarlar, gazeteciler, rektörler, aydınlar her grubtan muhalife bu komployu reva gören kindarların vatana ihanetle yargılanacağı günleri göstermeden canımı almasın.
saygılar
İnsanlık tarihi benzer olaylarla, davalarla doludur Müjde Hanım kardeşim. Suçlunun yanı sıra suçsuzların da suçlandığı davalar, yargılamalar yaşanmıştır. İnsanlık tarihi bu bağlamda çok suçludur. Suçsuz olanın suçsuzluğu vicdanlarda hak ettiği yeri bulduğu gibi yargı da da hak ettiği yeri alacaktır. Suçsuz insanların yargılanmaları bir gün bitecek ailelerine kavuşacaklardır. Selam ve saygılarımla.
SilHocam , hayırlı bayramlar diliyorum ellerinizden öpüyorum saygılarımla.
YanıtlaSilBen de sizin bayramınızı kutluyorum. Gözlerinizden öpüyorum. Saygı ve selamlarımla.
SilOrada 1 kişiye yapılan zulüme karşı tüm halk mücadele verirken , bizim burada yüzlerce hatta binlerce insana yapılan zulümlere karşı halkın sessiz kalması ne kadar üzüntü vericidir..
YanıtlaSilZulüme sessiz kalanlar bir gün o zulüme maruz kalabilirler. Ya da hukuk bir gün herkese lazım olacaktır. Saygı ve selamlarımla.
SilHüseyin bey size ve tüm sevdiklerinize Hayırlı Bayramlar. Allah tekrarına erdirsin..
YanıtlaSilTeşekkür ederim VuslaT kardeşim. Size de iyi bayramlar diliyorum. Saygılarımla.
SilSöylemeden edemeceğim:) Bu dreyfus yazınızdan sonra bazı gazeteci ve gazetelerde aynı şeyi vermeye başlamış..Dünkü sözcü gazetesinde görmüştüm. (http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/tokmak/kararlar-yok-hukmunde-mi.html) Bazı gazetecilerde vermişti ama hatırlayamıyorum kimdi onlar..neyse anlaşılan birilerinin ilgisini çekmiş..iyi günler..
YanıtlaSilİlgili linkte Dreyfus Davası bağlamında Baro başkanlarının görüşleri ele alınıyor haber olarak. Verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim
Sil