3 Ağustos 2013 Cumartesi

SİNCAN, ANKARA, İSTANBUL


Yaklaşık on aydır görmediğim anamı ziyaret etmek, hasret gidermek için geçenlerde Ankara Sincan'a gittim. Sincan'da İstanbul'a taşınmadan önce yaklaşık yedi yıl kaldım. Yani Sincan'ı az çok bilirim. Modern kent anlayışına uygun yapılaşmanın, toplu konutların yoğun olduğu bir ilçe Sincan. Sincan merkez hariç, mahalleleri geniş cadde ve sokaklarıyla dikkati çeker.
İlçe merkezinde ve mahallelerinde tek bir boş alan kalmamış bu geçen on ay süresince. Her taraf parklarla doldurulmuş. Yollar asvaltlanmış, kaldırım taşları yenilenmiş. Hummalı bir çalışma ile ilçeye yeşil alanlar kazandırılmış. Merkezde bulunan tarihi epeyce eski olan Merkez Cami geçen yıl yenisi yapılmak üzere yıkılmıştı. Cami inşaatı bu yıl başlatılmış, inşaat alanı için etrafta bulunan kimi iş yerleri de yıkılmış, olasılıkla kamulaştırılmış cami yapımı için.
Kısacası Sincan Belediyesi diğer kimi belediyelerin ve ilçelerin yapamadığını yapmış, ilçeye çeki düzen vermiş. Hala da yol ve kaldırım çalışmasının devam ettiği sokak ve caddeler var.
Sincan Belediyesi hatırladığım en son 1990 yıllarında CHP'nin elindeydi. Sonrasında RP'ye geçmiş akabinde de AKP belediye başkanlığını kazanmıştı. İki dönemdir AKP'li belediye başkanlarınca yönetilmekte. Kaynak aktarımında bir sıkıntı yaşanmadığı ortada yapılanlara bakıldığında. Kaynak aktarımı derken Ankara Büyükşehir Belediyesinin kimi yatırımlarını da dile getirmek lazım. Belediyenin yaptığı kimi yatırımlar yıllardır atıl bir şekilde durmaktadır. Misal Eskişehir yolunda yapılan ve yıllardır tamamlanıp kullanıma açılmayan "Demir Kafes" diye adlandırılan, gerçektende çelik yığını olan yapı var. Zaman zaman gazete haberlerine konu edilmiştir. Yapı için milyonlar harcandığını gazete haberlerinde okuruz. Şimdilerde ise "Demir Kafes"in yıkılacağı haberleri var. Halkın  vergileriyle yapılan bu binaya harcanan milyonlar ihtiyaç duyulan bir alanda (Eğitim, Sağlık gibi) harcanamaz mıydı diye düşünüyor insan.
Sincan vatanımızın bir köşesi elbette. Yapılması gerekenler yapılmalıdır kuşkusuz. Lakin Ankara ziyaretimde Kızılay'a gittim bir kaç kez. Sakarya caddesi ve çevresi ile Tunalı Hilmi ve çevresini, Zafer Parkını, Sıhhiye Abdi İpekçi parkını da gezdim bu bağlamda. Kızılay Zafer Çarşısını bilmeyenimiz yoktur. Zafer Çarşı'sının karşısında Orduevi bitişiğinde Zafer parkı var. Çankaya belediyesine bağlı. Parkta bulunan banklarda Çankaya Belediyesi yazmakta. Park bakımsız. Demem o ki; Sincan belediyesi kaynak bulabiliyorsa, Çankaya belediyesi de o kaynağa ulaşabilmelidir.
Ankara genelde trafiği yoğun olmayan bir yer. Sabah ve akşam işe gidişlerde ve iş çıkışlarında bir miktar yoğunluk yaşansa da yollarda uzun zaman gidilecek yere gitmek için İstanbul'da olduğu gibi beklemek söz konusu değil.
İstanbul ise trafik bakımından, yollardaki araç sıkışıklığı bakımından çekilmez bir durumda. Kısa bir mesafeye ulaşabilmek için araç şoförünün ya cambaz olması gerekiyor ya da sabırlı olması. İstanbul trafiği en ufak hatayı affetmiyor. Hata demek kaza demek çünkü.
İstanbul trafiğini İstanbul belediyelerinde görevlilerde her gün görüyor yaşıyor olmalı. Bu sıkışıklığa mutlaka bir çözüm bulunmalı.
Ankara dönüşü İstanbul trafiğinin sıkışıklığını bizzat yaşadım, gördüm. Otobüs Ankara-İstanbul Sultanbeyli girişini yaklaşık 4-5 saatte alıyor. Sultanbeyli - Esenler Bayrampaşa Otogarı arasını ise tam 2 saatte aldı. İş çıkışı saatine denk gelen bu durumda yolun her iki tarafı da adeta adım adım ilerliyordu.
İstanbul'da gerçekten trafik tehlikeli, dolaşık vaziyette, kuralsız. Sürekli yaya ya da sürücülerin dikkatli olması gerekiyor. Zekâ ve çabukluk, açıkgözlük isteyen bir durum söz konusu. İnsanı yoran ve asabını bozan bir durumdan öte fiziksel ve psikolojik yorgunluğa da sebep oluyor bu durum.
Yol boyunca özel arabaların çokluğu dikkati çekiyor. Toplutaşım araçları o kalabalıkta tek tük göze çarpıyor. Özel araçların içerisindeyse sadece bir tek aracın sürücüsü var. Dolayısıyla bu durum trafik sıkışıklığına neden oluyor. Oysa ki bunun kolayı var. Gelişmiş kentlerin yaptığı gibi toplu taşım araçlarını halkın yönelmesi ve metro ağının yaygınlaştırılması gerekir. Yoksa bu kargaşa böyle sürüp gider.
Otomobil egzozundan çıkan duman havayı kirletir. Egzoz homurtusu gürültü kirliğine sebep olur. Sokak aralarında park edilen araçlar nedeniyle yol almakta zorlanır insan. Otomobillerin kentlerimizi işgal etmesine ve ulaşımı zora sokmasına razı olmak gerekmez. Elbette otomobillerin, özel araçların yaşamımızda ki yeri yadsınamaz. Lakin yerinde ve zamanında kullanmak gerektiğini de dikkate almak şartıyla.

Tüm bunlardan kurtulmanın çaresi halkın trafik kurallarına uyması, ayrıntılı trafik planları hazırlanıp uygulanması, toplu taşım araçlarına yönelinmesi gibi önlemler alınmalıdır.

8 yorum:

  1. Hocam yazdığınız gibi Sincan akp ve dincilerin kalesi bir yer, o yüzden bolbol paralar gidiyor, Çankaya belediyesi chp li ama para sıkıntıları oluyor mu, olmuyor mu bilemem işin o kadarını..vaktiyle büyük şehirden para vermiyorlar diye şikayet ediyorlardı...? Trafiği en azaltacak şey sanırım metro ama İstanbul 1. derece deprem bölgesi yapılacak metronun çok mükemmel ve 9 şiddetinde depreme dayanacak şekilde yapılması gerekir....
    saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazımda da belirttiğim gibi bu topraklar bizim güzel ve cennet ülkemizin toprakları. Her yerin hak ettiği değeri görmesi dileğimdir. Selam ve saygılar Müjde hanım.

      Sil
  2. Seyahatname gibi bir yazı olmuş..Gezip-gördüğünüz yerleri güzel betimlemişsiniz..Çok dikkatli bir izleyici olduğunuz belli oluyor hüseyin hocam..elinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum ve beğeninize teşekkür ederim "Bilge Dünyamız".

      Sil
  3. Ankara'nın felâketi Gökçek'e rağmen severim Ankara'yı.. Ama Sincan'ı ASLA!.. Orası mikrop üretilen laboratuvar gibi gelir bana.. 1993 senesinde kamyonlarla (asla mübalâğa değil) Kars ve yöresinden .. 1994 de Bingöl ve yöresinden.. daha sonraları Bitlis ve yöresinden getirtilen ve bedava ev verilen altın dağıtılan ve oy toplanan insanların ÜREDİĞİ yerdir orası..
    Daha sonraları iş bulunan karnı doyan ve seni-beni beğenmeyen bu güdümlü UŞAK ların virüs gibi çoğalıp gösterilen istikametlere doğru dağıldığı yerdir SİNCAN..
    Orada öğretmen olarak çalışan iki kuzenimin "tatilde çalıştığım
    yeri söylediğimde bize vebalı imişim gibi bakıyorlar" diye dert yanmasını unutamam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli öğretmenim;
      Ankara'ya gelişimiz abimin öğrencilik yıllarına rastlar, 1976'lar. Sincan ile tanışmamız ise bir kaç yıl sonrasında 1980 yılında olmuştur. O yıllarda abim yeni yapılaşmakta olan Sincan'da bir kooperatife girmişti. Sonrasında diğer kardeşlerim, annem-babam ve en son 2005 yılında ben yerleştim Sincan'a. Yani Sincan ile tanışmamız 1980'lere gider. O yıllarda Sincan belediyesi bildiğim her daim CHP'nin elindeydi. En son değindiğiniz sebeplerden olabilir (tam vakıf olmadığım bir konu) belediye el değiştirdi Tabii Sincan'da bugünkü toplumsal yapısına kavuştu. Ben Sincan'da bulunan evi geçen yıl sattım. Sincan ile organik bağım sadece kardeşlerim ve annem iledir. Saygılarımla.

      Sil
  4. Merhabalar Hüseyin Kardeşim.

    Sincan-Ankara-İstanbul arasındaki seyahatinizle ilgili paylaştığınız yazınızı büyük bir keyifle ve zevk alarak okudum. Cenab-ı Hakk'tan muhterem annenize sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim. Sincan-Ankara ve İstanbul arası izlenimlerinizi paylaşıyor ve ilgililerin sadece günü kurtarma politika ve projelerden kaçınmasını, yerine ileriye yönelik politika ve projeler üretmelerini ve hayat geçirmelerini bekliyorum.

    Yaklaşan mübarek Ramazan (FITIR) bayramınızı en içten dileklerimle kutlar; sevdiklerinizle ve sevenlerinizle birlikte sağlıklı, huzurlu, mutlu ve gönlünüzce bir bayram geçirmenizi Cenab-ı Hakk'tan niyaz ederim.

    Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun efendim, saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey. Nasılsınız? Umarım Keçiören metrosu yapılmıştır:) Bu güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum. İyi bayramlar diliyorum. Selam ve saygılarımla.

      Sil