Sobaların
tamamını yakan Uğurlu üşüyen ellerini ovuşturarak yanımıza geldi. İşini yapmış
olmanın rahatlığıyla "günaydın hocalar" dedi. Burada
"öğretmen" yerine sıklıkla "hoca" şeklinde hitap ediliyordu.
Uğurlu'nun avurtları çökmüş, alnında
çizgiler oluşmuştu. Meriç ve ben aynı anda
karşılık verdik.
"Günaydın".
Çekingen
tavırlarımızdan rahatsızlığını "rahat olun" diyerek dile getirdi
Uğurlu.
Eh
ne de olsa yabancıydık. Okulda ilk günümüzdü. Heyacanın yanı sıra
çekingenliğinde normal karşılanması gerekiyordu. Etrafımızda bulunanları henüz
tanımıyorduk. Yağışlı ve soğuk havalar düşündürüyordu bizi yeri geldiğinde
kahkahayı atsak, kendimizle "dalga" geçsek de.
Sobaların
etrafı kalabalıklaşmaya başladı. Yeni gelen öğrenciler, arkadaşlarıyla sohbet
eden bizleri ilgiyle izliyordu.
"Vay
canına" dedim Meriç'e. "Öğretmenliğimizin ilk gününde 'fenomen' olduk
haydi bakalım".
"Valla
doğru dersin" diye karşılık verdi Meriç.
"Bak
dedim. Konuşmalarına dikkat et. Öğrenci değilsin artık.". Sözümü
bitirmeden "öğretmeniz ya ..." diye tamamladı gülerek.
Sabah
ayazının ürpertisi geçmişti. Rahatlamıştık az da olsa. Yabancılık ve çaresizlik
ne zor. Ne de olsa "yaban"sın ilk günlerde. Bu durumda insan
bulunduğu yere alışana kadar epey bir zorluk çekiyor.
İlk
okula kadar köyde büyümüştüm. Soğuk ve ayazla ilk karşılaşmam değildi bu.
Anadolu bozkırında gecenin karanlığı içinde kükreyen kan dondurucu soğukları
biliyordum. Zorlu kar fırtınalarında günlerce dışarı çıkamadığımızı
hatırlıyorum.
Lakin
kış şartlarına hazırlıklı bir evde yaşıyorduk. Tezek ve soba sorunu yoktu.
Hatta kimi zaman kar fırtınalarının devam etmesi hoşumuza bile giderdi. Tüm ev
halkı bir arada sobanın etrafında güne ve geleceğe dair konuşurdu. Masallar
anlatılırdı. İlgiyle ve dikkatle dinlerdik. Hayatı anlamamız bu konuşmalar ve masallarla
şekilleniyordu.
Cala
Ortaokulu eski kiliseye yakındı. Kilise camiye çevrilmişti. İlk okul da az ileride
göle yakın bir yerdeydi.
Akbaba
dağlarının güney kesiminde, Çıldır karayolu da olmasa ıssız mı ıssız bir
arazide, sabitlenmişcesine duruyordu Cala.
Öğretmen
arkadaşlar da geldiler.
"Erkencisiniz
arkadaşlar" diye de takıldılar.
"Yandık
valla Meriç" dedim.
Meriç
meraklı bakışlarla yüzüme baktı.
"Neden
ne oldu ki?" .
"Öğretmen
arkadaşları gördün ya" dedim.
"Ee
gördüm ne olmuş yani?".
"Ne
olacak nasıl bir yerde geceyi
geçirdiğimizi biliyorlar."
"Evet
biliyorlar".
"Sence
yaklaşımlarında bir gariplik yok mu?" diye sordum.
"Bilmem.
Ne garipliği?"
Meriç'in
bu tavrı beni gittikçe sinirlendiriyordu. Şehirde yetişmişti. Belki de
sorunları ve içinde bulunduğumuz durumu benim kadar düşünemiyordu. Belki de
düşünmek istemiyordu.
"Şimdi"
dedim Meriç'e "Sen olsan bu durumda ne yaparsın?"
"Nasıl
anlamadım?" diye yüzüme baktı.
"Yani
sen bunların yerinde olsan. Yıllarca ve
aylarca burada kalmış olsan. Yeni bir arkadaş kış günü yanına gelse sen nasıl
davranırsın? Sorunlarıyla ilgilenir misin yoksa nemelazımcılık mı
yaparsın?"
Meriç
nihayetinde ne anlatmak istediğimi anlamışcasına cevap verdi.
"Yardım
eder, yol yordam gösterirdim elbette".
"Meriç"
dedim " unutma bu günü". Etrafı ilgisizce seyrederek devam ettim.
"Öğretmen
arkadaşlar ' Yardım eder, yol yordam gösterirdim elbette' sözünün tam tersini
yapıyorlar. Yıllarca buradaymışız gibi davranıyorlar. Ben de olsam senin
düşündüğün gibi düşünür, yeni gelen yabancı bir arkadaşa yol ve yordam gösterip
yardımcı olurdum".
"Lakin"
dedim. "Sakın bu durumdan söz etme."
"Tamam"
dedi Meriç. "Varsın böyle olsun. Sorun bugün var yarın yok hesabı hallederiz"
dedi. Haklıydı da bu yaklaşımında. Sorunlar bizim sorunlarımızdı. Diğerlerinin
ne durumda olduğunu henüz bilmiyorduk. Belki de onların da kendine göre
sorunları vardı. Vardı da. Lakin, en azından yöreyi ve halkı yakından biliyor,
tanıyorlardı.
Sonrasında
bu duygularımızı bir daha dile getirmedik. Gereksizdi. Gereksiz olanın da
üzerinde durmaya gerek yoktu.
Günlük
yaşam insana çok şey öğretiyor. Çoğu zaman, hedefimize ulaşmak için yürüdüğümüz
yolda gördüğümüz şeylerin, gidilen yolun kendisinden çok daha fazla şey
anlattığını öğrendik. Bilinmeyen anların anlık gözlemlerle yakalanacağını ve
yanlış bir yöne dönmenin aydınlatıcı
ayrıntılar sunabileceğini anladık. Bunu Cala'da ki ilk günümüzde, ranzaları
zor bela yerleştirebildiğimiz, gaz lambası ışığında eski ve yıkılmakta olan
binayı keşfettiğimizde yaşadık.
şimdi ben de merak ettim niye öyle davrandıklarını, insan hayal kırıklığına uğrar haliyle..okurken o soğuğu hissediyor insan Ankara soğunu, ayazını bildiğimden iyi ki öğretmen olmamışım dedim:) Feride'nin başına gelenlerden farkı yok:)
YanıtlaSilelinize sağlık hocam
Neden öyle davrandıklarını hiç sormadık Müjde Hanım. Sormaya da gerek yoktu zaten. Sonuçta biz yeni gitmiştik ve daha önceden ne yöreyi nede orada yaşayanların hiç birini tanımıyorduk. Belki de "yabancı" alerjileri vardı kim bilir:)))
SilSaygılar.
Hüseyin bey merhaba sanki bu bölümü geçen kış okumuştum gibi geldi bana. Bizim buralarda öğretmene hoca derler cümlesiyle zihnimde çağrışımlar yaptı. Yeniden mi güncellediniz yoksa başka bir yaşanmışda da geçiyor buna benzer olaylar ben mi karıştırıyorum. Meşakkatli anılarınız çok güzel..Saygılar iyi akşamlar..
YanıtlaSilMerhaba Vuslat Hanım kardeşim. Haklısınız bir başka anı yazımda da bahsetmiş olabilirim (Batıda On Yıl)...
SilGüncelleme yapmadım bu yeni bir başlangıç..
Saygılar.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilSoğuk bir Kasım Sabahında yazı dizininizin 7. bölümünü okuduktan sonra haritaya bir baktım. Haritada Çıldır ve Doğruyol'u gördüm. Paylaştığınız fotoğraf karesinde Doğruyol Ortaokulu açıklaması vardı. Yazınızda da Cala ortaokulundan bahsedince acaba dedim Ardahan'ın Cala isminde bir yerleşim yeri de olabilir mi diye haritayı izledim. ama haritada sadece Çıldır ve Doğruyol'u görebildim.
Öğretmenlik mesleğinizde ki ilk günlerin izlenimlerini kaleme aldığınız yazı dizininizi okurken, her ne kadar bizim memlekette Ardahan'daki kışlar gibi kış olmazdı ama, yine de eski evlerimizin damları boyunca kar yağdığını çok iyi hatırladığım günlerde buldum kendimi.
Kaleminize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Selam ve dualarımla.
Merhaba Recep Bey:
SilCala şimdiki Doğruyol'un eski adıdır.
Malum eski yerleşim yerlerinin adları değiştirilmişti zamanında.
Lakin halk arasında hala Doğruyol değil Cala diye bilinir.
Resmiyette ise Doğruyol'dur.
Okuduğunuz için teşekkür eder saygılar sunarım.