Doğruyol (Cala) Köyü
İmkanları
yetersiz olan Cala Ortaokulu'nun öğrencileri de fazla değildi. Her şubeden bir
sınıf olmak üzere toplam üç sınıflı bir okuldu. Zaten sayının fazla olmasıda
beklenemezdi. Köyün öğrencilerinin yanı sıra Kakaç, Akçakale, Aydıngün, Çanaksu
gibi çevre köylerden gelen öğrenciler de vardı.
Çevre
köylerden gelen öğrenciler daha bir zorluk çekerdi. Okula gelmek için yürümek
zorundaydılar. Çünkü onları sabah akşam taşıyacak bir araç yoktu. Yağmurlu,
karlı, sisli ve soğuk havalarda çocukların çektiği sıkıntılar daha da artardı.
Olanakları
kısıtlı bir yöreydi Cala. Yaşamları soğuk, buz, ayaz ve zorlu kış şartlarıyla iç
içe geçen, zenginliğin ne demek olduğunu bilmeyen ya da yaşamamış olan insanların
yurduydu.
Soğuk
bir Kasım sabahında uyandık zor bela düzelttiğimiz evimizde!. Gölün yamacında bir
tepede kurulmuş olan Cala sessiz. Yüzlerce yıldır insanlara ev sahipliği
yapıyordu. Köyün içinde bulunan ermeni kilisesi kanıtıydı bunun. Ve Cala çevre
köylere göre kalabalık bir köydü.
Ama
bu sabah etraf sessizdi. Soğuk havanın etkisi olmalıydı. Damlardan yükselen
dumanlar soğuk ve ayazın etkisini gösterdiğinin kanıtıydı zaten.
Yollar
boş, kapılar kapalı, bulakların akışı hüzünlüydü.
Sadece
okula giden, üşümüş ellerini nefesleriyle ısıtmaya çalışan birkaç öğrenci. Gri
elbiselerinin içinde ürkek bir çekingenlikle yürüyen iki öğretmen. Meriç sıkıca
sarındığı kısa paltosunun yakalarını kulaklarına kadar çekmiş, nefesiyle
buharlaşan gözlüklerinin arkasında peşim sıra gelmeye çalışıyor. Üşümekte her
ikimizin de üzerine yok. Sanırsın saatlerce soğuk ve ayazda kalmış gibi
titriyoruz.
Ev
soğuk. Ne bir soba var ne de yakacak bir tek tezek.
Üşümenin
ve titremenin ne olduğunu öğreniyoruz açıkça. Evde durmanın bir anlamı yok bu
soğukta.
"Okul
açılmıştır artık" dedim Meriç'e ellerimi nefesimle ısıtmaya çalışarak.
Isınmak
için devamlı hareket halinde olan Meriç "açılmıştır herhalde" dedi
gülerek. Kapıyı kilitledikten sonra yola koyulduk. Sabahın körü daha ama.
Ortalıkta bizden başka okul yolunu tutmuş bir kaç öğrenci var. Onlarda üşümüş
belli ki. Başkada bir tek canlı aramak boşuna. Etraf sessiz ne bir ses ne de
bir soluk var.
"Soba
almalıyız" dedim Meriç'e "hem de zaman kaybetmeden".
"Almalıyız"
diye onayladı Meriç "Tezeği de unutmamalıyız."
"Köylü
çoktan tezeğini ayarlamıştır."
"Satarlar
mı acaba bize?"
"Valla
satmazlarsa yandığımızın resmidir" diye güldüm hınzırca. " Ben köy
çocuğuyum" dedim. "Sen şehirlisin" En çok üşüyen sen
olursun" diye de takıldım.
"De
get" diye kahırlı kahırlı yüzüme baktı Meriç.
Meriç'le
birlikte okula geldiğimizde, yanımızda öğrenciler, bir kısmı çevre köylerden
gelmişler erken saatte. Hizmetli Uğurlu Şimşek sobaları yakmakla meşgul. İlk
tutuşturduğu sobanın başına toplanıyoruz çocuklarla birlikte. Hepsi de saygılı
ve efendi davranışlarıyla bize sobanın etrafında yer açıyorlar.
"Hocam
buraya gelin" diye biri kendi yerini gösteriyor.
Bir
diğeri" Hocam üşümüşsünüz" diyerek hınzırca "dalga"
geçiyor.
Meriç'le
göz göze geliyoruz. Basıyoruz kahkahayı.
"Çocuklar"
diyor Meriç "evde ne soba var ne de yakacak bir şey. Her sabah burdayız
haberiniz ola."
Çocuklarda
gülüyorlar birbirini iterek sobanın etrafında yer kapmaya çalışarak.
:))))ne kadar zor koşullarda öğretmenlik yapılıyordu yani okurken gözümün önüne geldi, açlığa bile dayanılır da soğuk! ! ! Hele benim gibi kışın sıcağı sevenler için ne katlanılmaz durum:(((bir de tezek:(((odun, kömür de yok:(((
YanıtlaSilelinize sağlık hocam keyifle okudum
O yıllarda (1980 li yıllar) doğu bölgemiz de yaşam ve olanaklar kısıtlıydı. İlk etapta zorluk çektik. Alışınca yöreye çekilen zorluklar da etkisini azaltıyor. Kısaca yeni yaşama insan adapte oluyor. Zorluklar azalmasa da.
SilYorum için teşekkür ediyorum.
Saygıyla.
hüseyin hocam bunlar sizin hikayeleriniz mi? gerçekten güzel betimlemeler..kitabınız falan varmıydı?yoksa bence bir kitap çıkartın..çok iyi bir hikaye / roman kitapları olur..noktasıına kadar türkçeyi çok iyi kullanıyorsunuz..bu açıdan da sizi tebrik ederim..elinize sağlık hocam..iyi bayramlar..
YanıtlaSilEvet "Bilge Dünyamız" benim bire bir yaşadığım olaylar bunlar. Henüz kitap yok. Lakin ilerde ne olur bilemem:)) Türkçeyi seviyorum. Dilimizi iyi kullanmak durumundayız. Bir öğretmen olarak bunu bizler yapmazsak vatandaştan dilimizi iyi kullanmasını isteyemeyiz. Beğenmenize sevindim.
SilSaygı ve selamlarımla.
Hüseyin bey ne güzel bir an yaşattınız. Bayramın üçüncü günü dışarısı soğuk Ankara yağmurlu ve soba günlerini o çıtırtıyı sıcaklığı özlemişken okumak bile yetti. Ne güzel ve zorlu anılarınız var. Paylaşımınıza teşekkürler. Sizin ve eşinizin vede tüm değer verdiklerinizin bayramı kutlu olsun..İyi akşamlar.
YanıtlaSilBayram günü geçmişi hatırlamak ayrı bir gurur ve hüzün yaşatıyor insana. Beğeninize teşekkür ediyorum.
SilSizin de bayramınızı kutluyor. Sağlık, mutluluk ve güzel bir gelecek diliyorum.
Saygılarımla.
O kadar imkansızlıklara rağmen görünen o ki, öğrencilerin de öğretmenlerin de mutlu olduğunu hissettim yazınızda... Şimdi ki imkanlara baktığınızda her şey mükemmel . Lakin ne öğretmen memnun halinden, ne de öğrenci...
YanıtlaSilYüreğinize sağlık Hüseyin Hocam.
Selam ve saygılar.
Haklısınız Hanife Hanım. Şimdiler çok farklı eskilerden. Bahsettiğim okulda yetişen yüzlerce kamu görevlisi öğrencim var. (Her meslekten. Üniversite öğretim üyesinden, doktoruna, hemşiresinden, hakim ve avukatına, yüzbaşısından, mühendisine kadar...)
SilO zorlıuklarda yetiştiler. Okumaktan başka da çareleri yoktu onların.
Okudular. Mesleklerine kavuştular. Çocuklarının kendi yaşadıkları zorlukları yaşamasına mani oldular böylece.
Saygı ve selamlarımla.