Sokağın sonuna bir an gözüm takıldı. Ta
uzaklarda dimdik ayaktaydı Mehmet amcaların evi. Zeynep'i düşündüm bir an.
Recebe vurgundu bir zamanlar. Lakin kader işte. Dayısının oğluyla
evlendirilmişti istemese de Zeynep.
Kerpicin sıcaklığıyla dimdik ayakta duruyordu
Zeyneplerin evi. Kahverengi- mor duygularını düşsel bir duyguyla yüreğinize
sermiştir, yolun sonunda göz kırpan ev, alıp götürür sizi. Saçaklarında beliren
mavi düşsel umudu serinliğinde yudumlar akşamın alaca karanlığında.
Rahatlarsınız, hüzünlenirsiniz, umutlanırsınız o an; suları, bulutları, denizin
maviliğini, ışığın yansımasını düşünerek.
Evrenin giz dolu müziğidir o an
yaşananlar.
Ulaşabildiği her yeri, her kerpici, her
taşı, her ağacı, her canlıyı güzel gösteren altın sarısı akşam güneşinin
ışıkları altında kasabanın meydanının etrafını saran kahvelerden birinin
kapısından girip boş masalardan birine doğru yürüdüm.
Okey şakırtıları ve yoğun gürültü
arasında verdiğim selamı duyanların "hoş
geldiniz hocam" söylemleri arasında söylediğim çayı masanın üzerine
koyan kahveci hal ve hatırımı sorduktan sonra işinin başına döndü.
Kahvenin duvarları sanırsın dün
yapılmış gibi boyalıydı. Duman kokusunu ve is lekesinin izlerini kaybetmek için
bir kaç ayda bir kahvenin boya ve badanasının yapıldığını biliyordum.
Duvarları boyamakta ki amaç is ve duman
izlerini gizlemekti.
Kahvede okey oynayanlar ve sohbet
edenler arasında oturup sohbet ettiğim tanıdık biri olmayınca da kendi
düşüncelerime dalıp gittim.
Ortaklar
Köy enstitüsü mezunu Mehmet amcayla eşi Hatice ninenin yaşamını; kızları
Zeynebi istemese de dayısının oğluna gönülsüzce vermelerini düşündüm.
Zeynep'in
içinde bulunduğu durumu anımsadım.
Yirmi yıla
yakın dayısının oğluyla evli kalan, bu zaman zarfında eşinin boş vermişliği, kahve
ve içki düşkünlüğü, başka kadınlarla düşüp kalkma ve kazancını buralarda
harcama alışkanlığı sonucu çocuklarına hem ana hem baba olmuştu.
"Yirmi yıl önce bir kadın olarak, gerçekleri görmek
benim için zordu. Geçen yıllarda eşimin alışkanlıkları, saklı birkaç gerçekle
yüz yüze gelmemi sağladı" diye dert yanıyordu Zeynep. "Mesela" diyordu "yıllar
önce anam kardeşinin oğlunun kasaba dışında kentte yaşadığını, evlenip de kente
yerleştiğimizde her şeyin daha güzel olacağını inandırmıştı beni."
"Lakin eşime duyduğum saygı zamanla yok oldu.
Masumiyetini kaybetmişti çünkü eşim. Bakış açımızda değişiklikler vardı. O
alışkanlıklarından vazgeçmeye yanaşmıyor, evin ihtiyaçlarına ayıracağı parayı
başkalarıyla yiyip içiyordu. Uzun yıllar bu şekilde yaşadım. Boşanmayı ilk
başlarda hiç düşünmedim. Çevre ne düşünür, anam babam ne der diye düşündüm,
bağrıma taş bastım. Apartman temizliğine gittim, merdivenleri sildim,
zenginlerin evlerini temizledim. Çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim."
Zeynep'in
bu anlatımları insanın yüreğini burkuyordu.
Yaşadıklarını
"kader" olarak algılıyordu.
Her ne kadar eşi eve bakmasa da, sorunlarla ilgilenmese de bu yaşadıklarını "kader" olarak uzun yıllar
içinde taşıdı.
Yanıldığını
ve yaşamın insanın kendi eliyle şekillendiğini anladığında ise aradan yirmi yıl
geçmiş, kızları evlenme çağına gelmişti.
Yaşadığı
acıyı anasına bir gün şu sözlerle açıklamıştı:
"İstemediğim
bir evliliğe beni zorladınız. Geleceğime ben değil siz karar verdiniz. Hayır
demeyeceğim dedim, kaderime boyun eğeceğim dedim. Başka da çare yoktu o
yıllarda. Yıllardır yaşadıklarımın sonucunu siz vicdanınıza nasıl sığdırırsınız
bilemem. Her an dudaklarınızda acı ve buruk bir tebessümle yaşayacaksınız. Beni
düşündüren, babamın alnına sürülmek istenen kara lekenin babamı nasıl
hırpaladığıdığıydı. Kararına hayır diyerek daha fazla hırpalanmasına gönlüm razı
olmadı.
İşten çıkmasıyla babamın
işini kaybetmesi, yeterli toprağa sahip olamayışımız benim hayatımı dönülmez
noktaya getirdi. Eğitimimi yarıda kesmek zorunda kaldım. Yetmedi evlendirildim.
Dayımın oğlu ile evlenmemi bana sormadınız bile. Yüreğimde taşıyacağım bir
hançeri bana hediye ettiniz. Ömrünüzce bu vicdan azabından kurtulamayacaksınız
bunu biliyorum."
Çünkü Zeynep'in gönlünde dayısının oğlu
değil komşusunun oğlu Recep vardı. Lakin bunu kimseye anlatmadı, anlatamazdı,
içine attı.
Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Bahar kardeşim. Saygıyla.
SilBaşkasını seven birini zorla, hem de dayısının oğluyla evlendirmek. Bu ülkede sık yapılan acımasızlık, düşüncesizlik:( bir insanın hayatını mahvetmek:( kaleminize sağlık..
YanıtlaSilBu ülkede, doğu ülkelerinde, Ortadoğu da, Afrika'da ve diğer coğrafyalarda kadına ve kız çocuklarına yaklaşım ortadadır. Çocuk gelinler gerçeği unutulmamalıdır. Batı ülkelerini yeri geldiğinde beğenmeyiz. Neden sanayileşmiş batı da bu durumlar yaşanmıyor? İran'da, Afganistan'da Pakistan'da vs. recm olayı neden var? Taşlayarak öldürmek? Kanunlar nerede? İnsan hakları nerede? Bu zihniyet ddeğişmedikçe dünyada rahat yaşam çok zor.
SilKadınların ülkemizdeki durumları yıllardır değişmeyen biçimde devam ediyor maalesef. Gönülsüz evlilikler, mutsuz bir ortamda hayatı sürdürme çabaları..
YanıtlaSilZeyne0'in kader dediği bir byuneğme değil midir?
Boyun eğmedir bu evet. Başka izahı var mı? yok. Zeynep genç yaşta ve deneyimsiz biri. Anlatımına bakıldığında yapacağı başka bir şey yok. Alternatifi yok. Ekonomik bağımsızlığı olmadığı için yaşam kulvarında birilerine bağımlı. Lakin, insan istemediği ile de ömür sürmemeli. Ülkemizde sadece Ağustos ayında 33 kadın katledilmiş. Bir ayda ki rakam bu. Peki niye?
Sil