18 Eylül 2016 Pazar

ZEYNEP


Sokağın sonuna bir an gözüm takıldı. Ta uzaklarda dimdik ayaktaydı Mehmet amcaların evi. Zeynep'i düşündüm bir an. Recebe vurgundu bir zamanlar. Lakin kader işte. Dayısının oğluyla evlendirilmişti istemese de Zeynep.
Kerpicin sıcaklığıyla dimdik ayakta duruyordu Zeyneplerin evi. Kahverengi- mor duygularını düşsel bir duyguyla yüreğinize sermiştir, yolun sonunda göz kırpan ev, alıp götürür sizi. Saçaklarında beliren mavi düşsel umudu serinliğinde yudumlar akşamın alaca karanlığında. Rahatlarsınız, hüzünlenirsiniz, umutlanırsınız o an; suları, bulutları, denizin maviliğini, ışığın yansımasını düşünerek.
Evrenin giz dolu müziğidir o an yaşananlar.
Ulaşabildiği her yeri, her kerpici, her taşı, her ağacı, her canlıyı güzel gösteren altın sarısı akşam güneşinin ışıkları altında kasabanın meydanının etrafını saran kahvelerden birinin kapısından girip boş masalardan birine doğru yürüdüm.
Okey şakırtıları ve yoğun gürültü arasında verdiğim selamı duyanların "hoş geldiniz hocam" söylemleri arasında söylediğim çayı masanın üzerine koyan kahveci hal ve hatırımı sorduktan sonra işinin başına döndü.
Kahvenin duvarları sanırsın dün yapılmış gibi boyalıydı. Duman kokusunu ve is lekesinin izlerini kaybetmek için bir kaç ayda bir kahvenin boya ve badanasının yapıldığını biliyordum.
Duvarları boyamakta ki amaç is ve duman izlerini gizlemekti.
Kahvede okey oynayanlar ve sohbet edenler arasında oturup sohbet ettiğim tanıdık biri olmayınca da kendi düşüncelerime dalıp gittim.
Ortaklar Köy enstitüsü mezunu Mehmet amcayla eşi Hatice ninenin yaşamını; kızları Zeynebi istemese de dayısının oğluna gönülsüzce vermelerini düşündüm.
Zeynep'in içinde bulunduğu durumu anımsadım.
Yirmi yıla yakın dayısının oğluyla evli kalan, bu zaman zarfında eşinin boş vermişliği, kahve ve içki düşkünlüğü, başka kadınlarla düşüp kalkma ve kazancını buralarda harcama alışkanlığı sonucu çocuklarına hem ana hem baba olmuştu.
"Yirmi yıl önce bir kadın olarak, gerçekleri görmek benim için zordu. Geçen yıllarda eşimin alışkanlıkları, saklı birkaç gerçekle yüz yüze gelmemi sağladı" diye dert yanıyordu Zeynep. "Mesela" diyordu "yıllar önce anam kardeşinin oğlunun kasaba dışında kentte yaşadığını, evlenip de kente yerleştiğimizde her şeyin daha güzel olacağını inandırmıştı beni."
"Lakin eşime duyduğum saygı zamanla yok oldu. Masumiyetini kaybetmişti çünkü eşim. Bakış açımızda değişiklikler vardı. O alışkanlıklarından vazgeçmeye yanaşmıyor, evin ihtiyaçlarına ayıracağı parayı başkalarıyla yiyip içiyordu. Uzun yıllar bu şekilde yaşadım. Boşanmayı ilk başlarda hiç düşünmedim. Çevre ne düşünür, anam babam ne der diye düşündüm, bağrıma taş bastım. Apartman temizliğine gittim, merdivenleri sildim, zenginlerin evlerini temizledim. Çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim."
Zeynep'in bu anlatımları insanın yüreğini burkuyordu.
Yaşadıklarını "kader" olarak algılıyordu. Her ne kadar eşi eve bakmasa da, sorunlarla ilgilenmese de bu yaşadıklarını "kader" olarak uzun yıllar içinde taşıdı.
Yanıldığını ve yaşamın insanın kendi eliyle şekillendiğini anladığında ise aradan yirmi yıl geçmiş, kızları evlenme çağına gelmişti.
Yaşadığı acıyı anasına bir gün şu sözlerle açıklamıştı:
"İstemediğim bir evliliğe beni zorladınız. Geleceğime ben değil siz karar verdiniz. Hayır demeyeceğim dedim, kaderime boyun eğeceğim dedim. Başka da çare yoktu o yıllarda. Yıllardır yaşadıklarımın sonucunu siz vicdanınıza nasıl sığdırırsınız bilemem. Her an dudaklarınızda acı ve buruk bir tebessümle yaşayacaksınız. Beni düşündüren, babamın alnına sürülmek istenen kara lekenin babamı nasıl hırpaladığıdığıydı. Kararına hayır diyerek daha fazla hırpalanmasına gönlüm razı olmadı.
İşten çıkmasıyla babamın işini kaybetmesi, yeterli toprağa sahip olamayışımız benim hayatımı dönülmez noktaya getirdi. Eğitimimi yarıda kesmek zorunda kaldım. Yetmedi evlendirildim. Dayımın oğlu ile evlenmemi bana sormadınız bile. Yüreğimde taşıyacağım bir hançeri bana hediye ettiniz. Ömrünüzce bu vicdan azabından kurtulamayacaksınız bunu biliyorum."
Çünkü Zeynep'in gönlünde dayısının oğlu değil komşusunun oğlu Recep vardı. Lakin bunu kimseye anlatmadı, anlatamazdı, içine attı.

6 yorum:

  1. Başkasını seven birini zorla, hem de dayısının oğluyla evlendirmek. Bu ülkede sık yapılan acımasızlık, düşüncesizlik:( bir insanın hayatını mahvetmek:( kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ülkede, doğu ülkelerinde, Ortadoğu da, Afrika'da ve diğer coğrafyalarda kadına ve kız çocuklarına yaklaşım ortadadır. Çocuk gelinler gerçeği unutulmamalıdır. Batı ülkelerini yeri geldiğinde beğenmeyiz. Neden sanayileşmiş batı da bu durumlar yaşanmıyor? İran'da, Afganistan'da Pakistan'da vs. recm olayı neden var? Taşlayarak öldürmek? Kanunlar nerede? İnsan hakları nerede? Bu zihniyet ddeğişmedikçe dünyada rahat yaşam çok zor.

      Sil
  2. Kadınların ülkemizdeki durumları yıllardır değişmeyen biçimde devam ediyor maalesef. Gönülsüz evlilikler, mutsuz bir ortamda hayatı sürdürme çabaları..
    Zeyne0'in kader dediği bir byuneğme değil midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boyun eğmedir bu evet. Başka izahı var mı? yok. Zeynep genç yaşta ve deneyimsiz biri. Anlatımına bakıldığında yapacağı başka bir şey yok. Alternatifi yok. Ekonomik bağımsızlığı olmadığı için yaşam kulvarında birilerine bağımlı. Lakin, insan istemediği ile de ömür sürmemeli. Ülkemizde sadece Ağustos ayında 33 kadın katledilmiş. Bir ayda ki rakam bu. Peki niye?

      Sil