Her insanın kalbinin ve aklının bir köşesinde
çocuksu bir güvenle benimsediği, inanıp güvendiği yaşama dair inançları vardır.
İnançlarının doğruluğuna inanır. Varlığını sarsmaması için bir tekini bile soru
konusu yapmak istemez.
Oysa ki yaşamın ana arterinde ve kılcal
damarlarında zamana karşı akıp giden bir iz vardır. iyi ve kötü vardır. Öfkeler
ve kavgalar vardır.
Direncimizi artıran özlemlerimiz vardır.
Kendimizi kandırmaktan vazgeçmeliyiz. Yaşamımızı
olumlu ve olumsuz etkileyen, büyük bir güvenle bağlı olduğumuz inançlarımızın
doğruluğunu kalbimizin ve aklımızın bir köşesinde sorgulamasını bilmeliyiz.
Erdemli, güvenilir ve adaletli olmamız buna bağlıdır.
Çocuk denilecek yaşta, hayatı öğrenmenin başlangıcında,
etrafındaki olan bitenleri sorgulama aşamasında bocalarken, evlendirilen baba
ocağından ayrılan kız çocuklarının geçmeyen bir öfkesi, bitmeyen bir kavgası vardır
hayatla. Hele bir de sevip benimsemediği biri ile evlendirildiğinde.
Evlendiği kişi ıslah olmaz bir serseri ise. Kendini
bir boşlukta bulur. Ne yapacağı, nasıl davranacağı konusunda kararsızdır. Özlemlerinin
en güzelini gerçekleştirme aşamasında uğradığı hayal kırıklığı karşısında
şaşkındır. Tutunacak bir dal arar. Çoğu zaman o dalı bulamaz. Bulduğu dal ise
çok çabuk kırılır.
Hayat zordur. Kırılganlıklar her daim vardır.
Islah olmaz serseri ile bir arada durmak daha da zordur. O bir annedir artık.
Bir kız çocuğundan, bir kadına, anne olunca
geçmeyen kimi yaraların insan hayatını nasıl etkilediğine şahit oluruz.
Zaman akıp gider. Sorgulamaktan kaçınılan kimi
duygular sorgulanmaya başlar o zaman. Gündelik işleri kurulmuş bir saat gibi
yaparken hayatını alt üst eden durumu, hayat hikayesindeki boşlukları, her
adımındaki ritmleri sorgulamaya devam eder.
Çocuksu bir güvenle benimsediği inançlarına karşı
kuşkuludur artık. Doğru diye benimsenmiş duyguların doğru olmadığı inancı yer
eder belleğinde. İyimser olmak için bir sebebi kalmaz. İnsanların bencilliğini
öğrenmiştir. Duygusuz oluşlarını, umursamazlıklarını.
Ama artık dirençlidir. Hayata olumlu bakabilmek
için bir nedeni olmasa da yaşaması gerektiğini, direncinin kırılmaması
gerektiğini öğrenmiştir artık.
Sahi yeryüzünde benzer şekilde hayata tutunmaya
çalışan kaç insan var?
On binler mi, yoksa yüz binler mi?
Yüzbinler hatta daha fazla olduğuna inanıyorum özellikle İslam ülkesi dediğimiz ülkelerde gelenek, pederşahi aile yapısı, aşiret kültürü filan olunca sayı artıyor.:( Bazıları dinin alakası yok filan diyorlar ama rakamlar ortada, bir Hollanda, bir Norveç ya da Avustralya'da niye daha az böyle sevgisiz evlilikler? Çünkü onlar dediğiniz üzere sorguluyorlar, özgürce karar verebiliyorlar, ailede demokrasi var, kimse "Ben babamın ne dersem onu yaparsın" diyemiyor:( dese de o kız dinlemez zaten kaçar gider:) bizde kız çocuk da öyle görmüş, ses etmiyor, babaya karşı çıkılmaz diye hücrelerine işlemiş kader diye hücrelerine işlemiş....
YanıtlaSilElinize sağlık yine çok önemli bir konuya değinmişsiniz Hüseyin hocam.
Yazdıklarında ne kadar haklısın desek azdır Müjde hanım.
SilKonuyu sizde yakından takip edip, benzer yazılar yazdınız.
Yazdıklarınızda haklı cümlelerinize hiç kimse itiraz etmemeli.
Bu bağlamda, her şeyin başlangıcı ailede alınan eğitimdir. Bu kültürel anlamda da geçerlidir.
Babaerkil toplumlarda görülen bir durumdur.
Babaya itiraz edemez kız çocuğu.
Lakin , oğlan çocuğu ise iş değişir.
Toplumun bu geleneğini benimsediğimi söylemem doğru değildir.
Kız evladın evliliğinde , evlendiği kişinin durumunu önceden sorgulamak lazım.
Hatta, aile ve sülalesinin durumunu da.
El bebek gül bebek yetiştir.
Kopuğun biri ile evlendir.
Ömür boyu kaburgası kırılsın, yüzü morarsın,
Yok öyle şey.
Özellikle son yıllarda her ne kadar kadınlara yapılan zulümler artsa da az da olsa insanlar bilinçlendi diye düşünüyorum. Tepkiler verilebiliyor, gerek sosyal medya ve gerekse sivil toplum örgütlerinin tepkisiyle farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Yazınızda bahse konu olayda ise evlenmeye karar veren gençlerin araştırılması soruşturulması ve öylece evlilik gibi ciddi bir konuda karar kılınmalı diye düşünüyorum. İnsan bir musibetle karşılaşmadan sorgulama yapamıyor maalesef...
YanıtlaSilBilinçlenmek kadına karşı yapılanları azaltmıyor, 2018 yılının ilk dokuz ayında katledilen kadın sayısı 262 olmuş. Bir insan, kendi eşine, diğerinin kadınına kızına karşı yaklaşımı gazetelerin üçüncü sayfasını meşgul edecek derece de acımasız olmamalı.
SilBir yorumunuzda "ailenin de eğitilmesi gerekir. Çocuğu yetiştiren ailedir. Aile eğitimsiz ise çocuğun alacağı eğitimde o oranda olur" demiştiniz. O yorumunuz katılıyorum.
Olumsuzlukların önüne geçmenin yolu, olumsuzlukları anlamaktan geçer.
Hanife hanım, yorumunuz için teşekkür ederim.
Elbette yazdıklarınıza katılıyorum.
Saygı ve selamlar.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilSayfanızda normal yorum editöründe yorumu yazarken, nasıl oldu anlamadım, yazdığım editörün penceresi kapanıyor ve beni editör penceresinden dışarı atıyor. Tam üç kez oldu. Ben de artık yorumu word sayfasında yazmaya başladım. Buradan da kopyalayıp yorum penceresine yapıştıracağım. Tam üç kez aynı şekilde tekrarlaması garibime gitti. Acaba klavye üzerinde tuşlarla çarpışırken, parmaklarımız fazladan kombinasyon tuşlarına mı takılıyor nedir anlayamadım ama, her neyse inşAllah bu sefer yazdığım yorumu, yorum penceresine yapıştırmayı beceririm. Yazınız çok güzeldi hocam. Kaleminize, emeğinize, yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
“Alnıma yazılmış bu kara yazı” deyip, kaderine razı olan kadınlarımızın sayısı, yüz binlerden bile fazladır. Ben fazla olduğuna inanıyorum. Batı bu işi nasıl becerdiyse, biz de bir gün becereceğiz, ama anamız da ağlayacak! Suç samur kürk olsa, kimse üstüne almaz. Yazınızda da bahsettiğiniz bir türlü ıslah olmayan azgın aile resinin yakınları “bizim oğlan öyle biri değildir “ derler ve kabahati malum yerlere yıkarlar.
Çağrı filminin bir sahnesinde, Hz.Muhammed’e inanmış bir avuç müslüman, gördükleri zulüm ve baskıdan kurtulmak için peygamberin talimatıyla Habeşistan kralına sığınırlar. Ancak Mekke müşrikleri bu bir avuç müslümanı isyancı diye Habeşistan kralından teslim almak üzere, Habeşistan kralının ahbabı olan Amr isminde Mekkeli müşriki Habeşistan’a gönderirler. Orada meydana gelen konuşma ve tartışmalar sonucu Amr, “biz kadınları satın alır, giydirir, yedirir, içirir, kullanır ve daha sonra da salıveririz” der. Müslüman ekibinin lideri Cafer’de Amr’a: “Ey Amr, seni karnında taşıyan annene duyduğun saygı, bütün kadınlara yansımalı” der. İşte sayın hocam, hala bu Mekkeli müşriklerin kadınlara bakışı neyse, o sizin bahsettiğiniz ıslahı mümkün olmayan aile reislerinin kadınlara da bakışı aynıdır.
Kadınlarımızı bu zulümden kurtarmanın tek çaresi eğitim, eğitim, eğitim’dir. Birt eğitimci olarak bu durumu düzeltmenin eğitimden başka çaresinin olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz.
Selam ve Muhabbetle.
Merhaba Recep Bey,
SilYaptığınız yoruma ekleyecek bir satır dahi eklemek doğru değil.
Ne kadar haklı yorum yazmış düşüncelerinizi açıklamışsınız.
Her daim yapıcı ve gerçekçi yorumlarınızı severek hem ben hem de bloğu ziyaret edenler okuyor.
Saygı ve selamlarımla