18 Ekim 2018 Perşembe

ŞANSLI BİR ÇOCUK DEĞİLDİM


Yaşadığımız mekân yaşamımızda basit bir arka plan, bir fon olarak algılanmamalı. Geleceğimizi ve düşüncelerimizi etkileyen önemli etmenlerdendir.
Mekân diyip geçmemek lazım. İçinde bulunduğumuz ortam hem yaşantımızı hem de ruh durumumuzu etkiler.
Hatıralarımızı içinde barındırır.
Çocukluğumuzu geçirdiğimiz yerleri her daim arar ve hatırlarız. Her şeye rağmen çocukluğumuzun rahat ve görece iyi bir ortamda geçtiğini söyleriz. Geçmişi ve o geçmişteki mekânı aklımızdan çıkarmayız.
Şanslı bir çocuk değildim. Ben ve kardeşlerim o şansı hiç bir zaman yakalayamadı. Çocukluğumuz zor ortamda geçti. Bazı şeyler hep vitrinlerde seyirlik olarak kaldı. Çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan orta halli bir ailenin çocuğuydum.
Köy hayatı şimdiki gibi değildi. Şimdiki çocuklar şanslı. Ellerinde akıllı telefonlar, evlerinde uydu bağlantılı televizyonlar var.
Zor ortamda geçirdiğim çocukluğum ve yaşadığım mekân sonraki yaşamımı etkiledi. Çok çalışmam ve başarmam gerektiğini belleğime kazımama neden oldu.
Yaşamımda başkalarına hesap vermek yerine, hep kendi kendimle hesaplaşıp uzlaşma yolunu seçtim. Birilerini uzun yada kısa vadede ikna etmeyi hiç bir zaman düşünmedim. Çünkü hiç bir kimseye yaptıklarım ve yaşamım hakkında bilgi vermek zorunda değilim.
Sorumluluklarımı her daim yerine getirmeye çalıştım. Önce insan olmanın önemine yoğunlaştım. İnsan olmak, tüm bilinciyle ve sorumluluğuyla onurlu bir görev. Hem kolay, hem de ucuz bir iş değil insan olmak.
Dünya genelinde yaşananlar, insanlığın zor dönemde geçtiğinin belgesi niteliğindedir. Savaş makineleri dur durak bilmiyor. Yalanı, rüşveti, aldatmacaları şaşkınlıkla izliyoruz.
Yaşananlar karşısında susanları, yaşanan olayları savunanları,  umursamaz tavır sergileyenleri insanlık adına seyrediyoruz.
Doğru olanda, doğruluğu eğip bükende yaşadığı mekânın etkisindedir. Biri yanlışı eleştirir diğeri ise susar.
O nedenle mekân ve o mekânda geçen çocukluğumuz yaşamımızda önemli bir yer tutar.


10 yorum:

  1. Hüseyin hocam hayatta şanslı çocuklar o kadar az ki, (tabii kişisel tahminim benim), bir eli yağda, bir eli balda, yüzme havuzlu evde yaşayan bir çocuğu şanslı sanırız mesela halbuki hiç öyle olmayabilir, mesela böyle bir ailenin küçük kızına ders veren bir tanıdığım var küçücük çocuk ruh hastasıymış:( o zaman dedim ki, maddi olarak bir şeylere hasret kalmak önemli değil, sevgi dolu bir aile varsa işte asıl şans bu. Bu da her zaman olmuyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjde Hanım, yorumunuzda dile getirdiğiniz düşüncelerin aksini söylemek olası değildir. Çocuk fakir bir ailede yetişmiştir. Sevgi ve saygı ortamında yetişmiştir, maddi sıkıntıları olsa da mutludur. En azından bulunduğu ortamın farkındadır. Çok şey istemeyecektir. Ahlak, adalet, eşitlik ilkesine bağlıdır. Zengin bir ailede yetişen çocuk (burada her zengin aile çocuğunun kastedilmediği aşikardır) başkalarını küçümser. Hırs ve kibir bataklığında debelenmektedir. Elde ettikleri ile yetinmesini bilmez, daha çok ister. Bunun örneklerini gazetelerin üçüncü sayfalarında yer bulan okunmaya değmez haberlerde görürüz. Değindiğiniz gibi önce insan olmak, sevgi ve saygı ortamını içselleştirmek gerekir. Selam ve saygılar.

      Sil
  2. Her ne kadar çocukluğumuz zor şartlarda geçmiş olsa da, yaş ilerledikçe o günlere özlem duyuyoruz. Eksiklerimiz belki çoktu maddi anlamda sıkıntılarımız vardı, ancak bizlere kazandırılan güzel hasletler bu gün dik durmamızı, zulmun karşısında imkanlarımız ölçüsünde karşı durmayı, hak adaleti savunmayı, dürüst, samimi, saygılı olmayı o günlerin bize kattıkları diye düşünüyorum. Maddi yönden rahata alıştırılmış günümüz gençliği ise bir çok şeyden mahrum yetiştirilmiş durumda. O yüzden mutsuzluk, güvensizlik, gelecek kaygısı, depresyon gibi sıkıntılar günümüz insanımızın baş etmek zorunda kaldığı olumsuzluklar...


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hanife hanım, 60!lı 70 'li yıllarda ve öncesinde doğup büyüyen çocukların hemen hemen çoğunluğu fakir, ya da orta halli aile çocuklarıdır. Tabi burada kast ettiğim Anadolu köylüklerinde beden gücüyle geçimini sağlamaya çalışan, varlığını muhannete muhtaç olmadan sürdürmeye çalışan aileleri kastediyorum. Bizler sizin de değindiğiniz gibi zor şartlarda, çoğu şeye ulaşma olanağı olmadan, kimi zaman karın tokluğuna amelelik yapan, ırgatlık yapan ailelerde yetiştik. Az ile yetinmeyi, gereksize el uzatmamayı öğrenerek yetiştik. Lakin, huzurluyduk. Yoksulda olsak ailenin maddi durumunu bildiğimizden olmayacak şeyi isteme gereğini duymadan mutlu yaşadık. Zor bir çocukluk çağı geçirdik. Saygı ve sevgi ortamını elden bırakmadık. Kibir ve güç hevesinde hiç olmadık. Şimdiki çocuklar şanslı. Hangi bakımdan şanslı? Bence sadece elektronik araç gereç yönünden şanslı. Sokaklar, caddeler, meydanlar tıka basa insan kaynayan güvensiz ortamın içinde ise şanssızlar. Onun var benim neden olmasın kaygısı ile hareket eder durumda çoğu. Her çocuğun elinde akıllı telefonlar var. Hatta belli yaşa gelmiş insanların da elinden düşmüyor. Metroda, metrobüsde, tramvayda, vapurda, otobüste velhasıl her ortamda ellerinde. Güvensizlik had safhaya ulaşmış durumda. Gazetelerde, İnternet haber sitelerinde, televizyon haberciliğinde v.s. okuyup görüyoruz. Küçük çocuklara taciz ve tecavüzler, öldürmeler gün geçmiyor ki duyulmasın. Gelinen durum iç açıcı değil.Selam ve saygılar

      Sil
  3. Merhabalar Hüseyin Öğretmenim.
    Hala yoksuluz ve yoksullukla mücadele ediyoruz. Her dönemin kendine göre yoksulluk sınırları vardır. Tabi sizin anlattığınız dönemlerin yoksullukları da gerçekten çok acı dönemlerdi. İlkokulda öğrenci iken, yazı defterim bitmişti babam bana defter alamayınca, o dolan ve boş sayfası kalmayan defterin tamamını silip yeniden kullandığımı hiç unutamam!

    Emrine, keremine şükürler olsun, şimdi de yoksuluz ama, o dönemlerin yoksulluğu ile şimdiki dönemin yoksulluğu arasında çok fark var.

    Sayın hocam yazınızda da bahsettiğiniz gibi, en önemlisi insan olmaktı. İnsan olmak için çaba ve gayret sarfetmekti. İşte bir insan yoksulluğu yenebiliyor, üstesinden gelebiliyor da insan olamamaktan dolayı sınıfta kalıyor. Hepimiz insanız. Bizleri bir yaratan var. Bizler insan olarak çok mükemmel ve dört dörtlük bir varlık değiliz. İşte bu eksik yanlarımız bizlere insan olma yolunda önümüze bir engel olarak çıkıyor. Bu engelleri aşanlar insan olma yarışını kazanıyor; aşamayanlar da hem kendilerini, hem de insan olanların yaşamlarını güçleştirmek suretiyle mağdur ediyorlar.

    Geçmiş yaşantımızda hem iyi, hem de kötü günlerimiz vardır. Ama her nedense, hep iyi ve güzel günlerimiz ön plana çıkar ve onun için de geçmişe bir özlem duyarız. Oysa, şu anda ki yaşantımızda da iyi ve kötü günlerimiz hep oluyor. Ama, aradan zaman geçince geriye dönüp baktığımızda iyi ve güzel günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyoruz. İyiliğe ve güzelliğe yeter olmaz, ama bunun kadrini farkında olanlar bilir. Cenab-ı Hakk, bizleri iyi ve güzel olan şeylerin kadrini bilen kullarından eylesin inşAllah! Yine bizleri, yok ve yoksullukla terbiye etmesin inşAllah!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba recep Bey,
      Yazdıklarınıza katılıyorum.
      Defter sayfasını bende sildim.
      Yoksulduk evet...
      Lakin, insanlığımızı, yardımseverliğimizi, komşu hakkını gözetmeyi ihmal etmedik..
      Geçmiş yaşantımızda dediğiniz gibi iyi ve kötü günlerimiz oldu elbette..
      Lakin, insan geleceğe ışık tutmak bağlamında kötü günleri değil, her daim iyi ve güzel günleri aktarmak istiyor.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  4. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Yazılarınıza yorum yazıldığından nası haberdar oluyorsunuz? Siz yorumlarınızı denetime tabi tutmadığınız için doğrudan yayınlanıyor. Bizler yazılan yorumları denetime tabi tuttuğumuz için. Kumanda sayfasında yorumlar sekmesinin karşısında yorum yazıldığına dair bir simge beliriyor ve biz biliyoruz ki, paylaşıma bir yorum yazılmış. Onu okuyor ve yayınlanmak üzere onaylıyoruz. Eskiden elektronik posta hesabımıza bildirim gelirdi. Şimdi artık bildirim de gelmiyor. Siz de bu durumun farkına vardınız mı?
    Selam ve muhabbetle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdığınız bu durum bende olmuyor Recep Bey.
      Yorum yazan, düşüncesini belirten her saygıdeğer yazar çizer arkadaşa olan güvenim sonsuzdur.
      O nedenle ben yorumları denetime tabi tutma gereğini düşünmedim.
      Tabi ki denetime tabi tutanlara da saygım vardır.
      Selam ve saygılar.

      Sil
  5. hocam bende bu yazınız dan esinlenerek şöyle özlü bir sözü paylaştım müsadenizle.
    ''Şunu anladım ki Dağda açan çiçek, Şehirde büyümezmiş.''

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru dersin Sayın Ersin Karamahmutoğlu.
      Selamlar ve saygılar.

      Sil