28 Mart 2019 Perşembe

ZAMANIN EMANETİ




Kasabaya alışmıştım artık. İnsanlarını tanımaya, acılarını tatmaya, sevinçlerine ortak olmaya başlamıştım. Önceleri uzak duranlar da “merhaba” hocam demeye başlamışlardı. Kızım ilçeye gidip geliyordu. Okulu oradaydı. Yakındı ilçe. Belediye otobüsü sabah götürüp, akşam okul paydos olunca, kasabalı çocuklardan ilçede okuyanları getiriyordu. Oğlum henüz yürümeye başlamıştı. Eşim hem yeni taşındığımız eve hem de mahalledeki yakın komşulara alışmıştı. Komşularımız iyi insanlardı. Kasabada kaldığımız sürece kırılmadım hiçbirinde. Ufak tefek tartışmalar dışında. O da okul ile ilgili sorunlarda tartışırdık arada bir. Sonrası ne onlar ne de ben uzatmazdık. Bilirlerdi ki mücadelemiz kendi evlatlarının iyi yetişmesi içindi.
Recep ve diğerleri, var olma mücadelesi veriyorlardı o yıllarda. Hoş değişen bir şey yok aradan geçen bunca zamanda . Yaşam aynı, mücadele aynı. Kapı komşumuz Esat abi vardı. Halen telefonla konuşurum. Yaşlandı artık. Öksürüp dururdu hep sigara dumanını ciğerlerine çektikçe. İçme şu illeti derdim. Bir gün hastalanırsın. Aldırmadı önceleri. Bırakamıyoruz be hocam derdi hep. Sonrasında ciğerleri fazla dayanamadı. Doktor sigarayı bırak yoksa ciğerlerden sana hayır yok deyince o da bıraktı. Geçenlerde oğlunun yanındaydı İstanbul’da. Telefonla konuştum. Hocam şu teknoloji bir başka dedi gülerek. Bir iki gün sonra yanlarına gittim. Birbirimize sarıldık. Gözleri doldu. Nasıl da yaşlanmış. O iyi yürekli insan. O yıllara değil, yıllar ona meydan okumuştu. Belli etmedim gözlerimin nemlendiğini. 
Hocam bizi bıraktın gittin. Yolun düşerse beklerim, gelmemezlik etme gücenirim bak misafirim ol dedi, sağ olsun. Ben de kendisini davet ettim. Oğlu kasabadan ayrıldığım yıl okuldan mezun olmuştu. Fakirdiler . Lakin gönülleri zengindi bu insanların. Oğluna oku ilerde ev bark sahibi olunca iş bulmada zorluk çekmezsin demiştim . Aldırmadı. Sandı ki hep baba kazancı ile yaşarım. Askerliğini yapıp evlenince İstanbul’da bir sitede kapıcılık işi bulmuş. Sevindim tabi. Bu zor yaşam şartlarında kira, elektrik, su parası vermeden hem evde oturacak, hem de sigortalı bir işi olacaktı. Kocaman delikanlı olmuş. Yolda görsem tanıyamazdım. 
Recep’i sordum Esat abiye. Kasabada dedi. Hala o dik duruşunu devam ettiriyor. Çocukları büyüdü. Liseyi bitirdiler dedi. Sevinmiştim tabi bu yağız, mert delikanlının Sülolara yem olmadan hayatta kalmasına, mücadele etmesine.
İşte böyle. İnsan uzun yıllar da geçse dostlukları unutamıyor. Yaşamı ve geleceği hayal etmek, düş kurmak, dizayn etmek insana mahsus. Dalgın ve yorgun bakışlar görürsünüz zaman zaman etrafınızda. Karşınızdaki insan sizi dinliyor mu, yoksa sadece gözleri size bakıyor düşüncesi başka yerde mi bilinmez. Soru sorarsanız irkilir birden. Düşünceleri ile özgürdür . Gerçek yaşamında ulaşamayacaklarını kurgular kafasında. Mutludur . Para, mal mülk, zenginlik gönlünün her istediği onunladır artık düşlerinde. Recepte de, Çoban Mehmette de, Altayda da, Esat abide de görmüştüm bu duyguları. Bir de Köy Enstitüsü mezunu Mehmet amca’da. 
Yaşadıklarını hissettiğim bu duygularına har zaman saygılı oldum. Hayal dünyasında, düşler içindesiniz demedim. Çoğu düşüncelerini söylemekten hep kaçınmıştır bu durumlarda zaten. Seni dinlemezler. Sen konuştukça gözlerini sabit bir yere diker uzaklara dalarlar. Kararlı bir suskunlukla sigarasını içerler. Etrafına değil kendi iç dünyalarının derinliklerine bakmaktadırlar artık o anda. Derin bir nefes daha çekerler yine susarlar. 
Not : Bazı isimler değiştirilerek verilmiştir. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder