12 Kasım 2019 Salı

MUSTAFA KEMAL'İN VERDİĞİ KURTULUŞ MÜCADELESİ


Genç yaşında Ordular Komutanlığı rütbesine yükselen Mustafa kemal Atatürk hiç kuşkusuz 20.yüzyılın en önemli devlet adamlarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu, Ekim 1914'te girmemesi gereken bir savaşa, I.Dünya Savaşı'na girmiş, aradan geçen dört yılın sonunda 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalamak zorunda kalmış ve büyük kayıplar vermiştir.
Mustafa Kemal, Mondros'un imzalanmasından kısa bir süre sonra, 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da memleketin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için çalışmalar yapmış, İttihat Terakki Partisi ve İttihat Terakki'ye tam karşıt olan Hürriyet ve İtilaf Partisi ileri gelenleriyle, Anadolu'dan gelen komutanlarla, Trakya'dan gelen örgütlerle görüşmüştür.


İstanbul'da devletin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için yeni yollar bulmak ve neler yapılabileceği konusunda çalışmalar yapmıştır.
Yapılan değerlendirmeler sonucu, Anadolu'ya geçme kararı alındı, işgalci güçlere karşı verilecek bağımsızlık savaşının kadrosunun oluşturulması için çalışmalara başladı.
16 Mayıs 1919'da İstanbul'dan ayrıldı. Bağımsızlık mücadelesini vermek için Bandırma Vapuru ile 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı.
Adriyatik kıyılarıyla Çin arasında, Hindistan yarımadasının kuzeyi ile Rusya'nın güneyi arasında kalan uçsuz bucaksız Avrasya topraklarında yer alan en güçlü devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş ve şekillendirmiştir.
Mustafa Kemal anti-emperyalistti. Yani emperyalizme karşıydı. Çünkü, çağdaş insanların oluşturacağı evrensel bir toplumun varlığına inanıyordu. İyimserdi. Hümanistti. Laiklik ilkesini benimsemişti.Batı toplumlarının gücünü, bilgisini, zenginliğini artırmaya yönelik çalışmalarını görüyor, Anadolu insanının o yıllarda içinde bulunduğu zorlu koşullardan çıkması için ekonomide ve bilimsel alanda gerekli çalışmaların yapılması için mücadele veriyordu.
Alev Coşkun'un yazdığı "Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay İşgal, Hüzün, Hazırlık" adlı kitabında Alemdar gazetesi yazarı (Ulusal Kurtuluş Savaşı sürerken, Anadolu direnişine karşı sert yazılar yazmıştır), gazeteci Refi Cevat Ulunay'ın Şişli'de Mustafa kemal ile görüşmesi şöyle  anlatılır.
Mustafa Kemal'in düşüncesi konusunda bir fikir vermesi açısından, çok daha uzun olan söyleşinin kısa bir bölümünü aktaracağım.
"Çanakkale ile ilgili sorularımı bitirip not ettikten sonra ayrılmak üzere ayağa kalktığım zaman, Mustafa Kemal 'biraz daha oturunuz, lütfen' dedi."
"Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda:
- Soracağınız sualler bitti mi?- Bitti paşam.
-'Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline (bağımsızlığına) nasıl kavuşturulur?' diye bir sual sormanızı isterdim.
 -Af buyurunuz paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtarılmasını en uzak bir ihtimalle (olasılıkla) dahi mümkün görmediğim için böyle bir sual sormayı hiç aklımdan geçirmedim." ( Sayfa, 216)
Kurtuluşu mümkün görmeyen bir gazeteci, kurtuluş ile ilgili bir soru sorma gereğini dahi aklının ucundan geçirmiyor.
Yılgınlığı, kaybedişi kabullenmeyi, var olmayı başkalarının boyunduruğu (mandası) altında kabullenen bir zihniyeti, verdiği amansız mücadele ile yerle bir eden Mustafa Kemal'in büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder