24 Kasım 2019 Pazar

YAZACAKSA DÜŞÜNEREK YAZMALI BİR İNSAN..



Derler ki "her okur kendini okur", "her yazar da kendini yazar". Dolayısıyla insan kendini kuşatan, varlığını saran dış ve iç dünyasını yazar. Ve onlarca yılda süregelen ayak izlerinin bıraktığı öyküleri.
Gazetelerde ve web sitelerinde yazılanları çizilenleri okuruz. Yazılan çizilenlere farklı görüşlere sahip olanlar tarafından yorumlar yapılır. Kimi zaman yapılan yorumlar doğru olanı yansıtmaz. Yapılan yorum yapanın dünya görüşünü, yaşam anlayışını empoze etmek amaçlıdır.
Sosyal medya hesaplarında bunu yapanlara rastlamak şaşırtıcı değil.
Bu yaklaşım okurun zihnine soru tohumları eker, onları yanlış yönlendirip çıkmaz sokakta yalnız bırakır.
Oysa sorumluluk bilinciyle hareket edenin görevi, toplumsal duyarlılığı göz ardı etmeden düşüncelerini dile getirmektir. Fikir ve düşünce özgürlüğünün gereği de budur.
İnsanlara sığınak yapmak insanı nasıl ayakta tutarsa, yazmak ve okumak da insanı ayakta tutar. Varlık sebebimiz toplumun geleceğidir. Yazılacak her cümle düşünülerek yazılmalı.
Davranışlarımız dünyada tecrübe edilen, davranışlara sadık olmalı; etik anlayışımız hem kendimize hem çevreye zıt olmamalı.
Okurun yol haritasını bu davranışlar yönlendiriyor.
Farklı coğrafyalarda yaşayan insan o coğrafyanın şartlarına göre, fikirlerini beyan eder. Kendi anlayışına uygun olan neyse ona göre davranır. Toplum psikolojisinin ve algı yönetiminin bir sonucudur bu.
Buna algı yanılsaması da diyoruz.
Ancak fikir beyan ederken, yazarken yada çizerken dönülemeyecek kırmızı çizgiler geçilmemeli. Söylencelerle gerçekleri bir potada eritirken pek çok insanın bakıp göremediği ama kendi içinde derinlik barındıran gerçekler okura ulaştırılmalı.
Söz söylenip yazılı doküman haline gelmişse, velev ki doğru olan yazılmamışsa, aklıselim düşünüldüğünde, nasıl bir hata yapıldığı görülecektir. Kapsamlı araştırmanın gereğinin yerine getirilmediği de.
İnsan egosunda bencillik ve ben’lik kavramları vardır. Bu kavramların baskın olup olmaması da o kişinin ters köşeye yatıp yatmamasını etkiler.
Üstesinden gelebileceğimiz sorunlar her daim vardır. Sorunların üstesinden gelip, toplumu rahatlatıcı önlemler alma ve çözüm üretmekte.
Yaptığımız değerlendirmelerle sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmemeliyiz.
Toplumu kutuplaştırmak, diğerini ötekileştirmek doğru bir yaklaşım değildir. Ortak paydada birleşmemek ve karar vermemek de.


2 yorum:

  1. Hüseyin Hocam kaleminize emeğinize yüreğinize sağlık. Yine okuyucuya çok güzel olumlu mesajlar vermişsiniz yazınızda. Ancak toplum olarak öylesine uzaklaşılmış bir durumdayız ki sosyal medya adeta çöplük. Yazılan yazılarda kullanılan dilin ne edebiyatla, ne dille uzaktan yakından ilgisi yok. Diğer yandan verilmeye çalışılan mesajlar da birleştirici olmaktan tamamen uzak, bireyin kendi doğrusunu dayatmaya yönelik. Aksini asla kabul etmeyen bir zihniyet. Düşüncesini kabul etmeyenleri de tamamen dışlamak, ötekileştirmek, ayrıştırmak, gruplaştırmak yani bizden olanalar... zihniyeti geliştirmeye çalışmakta.. ee balık baştan kokarmış...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hanife hanım,
      Olumlu mesaj versek ne olacak ki.. Her gün okuyup, duyuyoruz.. İnsanlar birileri tarafından katlediliyor. Katillere iyi hal indirimi uygulanıyor. Adalete olan güven azalıyor. Toplum içinde bulunan kimi cani kılıklılara neyi nasıl anlatacaksın. Her ay, ayın gün sayısı kadar neredeyse her gün bir kadın katlediliyor. Bahane hazır. Yok şort giydi. Yok boşanma davası açtı. Yok bilmem ne yaptı.... Okumayan bir toplum ile karşı karşıyayız. Şu yazıyı bloğa ekleyeli bilmem kaç gün oldu. Sosyal medya hesabımda da yayınladım. Orada aldığı beğeni kadar burada okunma istatistiği yok.... Bu bağlamda, beğeni tuşuna basıp geçenlere de artık yazılanları okumadıklarını düşünüyorum. Bu yaklaşımda bulunanlardan ne beklenir ki.

      Sil