İnsanın insana saygısının olduğu kadar kahpeliğin ve kalleşliğin
de cirit attığı yıllardı.
O yıllarda canı gibi sevdiği oğlunu kahpe bir kurşuna
kurban veren ananın gözyaşlarına şahit olmuştum.
Bilge kişiydi ana.
Yaşamın kılcal damarları onu bilge kişi yapmıştı.
O günlerden bir gün
tan ağarırken sabahın serinliğinde, ışığa sevdalı çiçekler arasında
bahçeye çıktım.
Ağaç dallarında günü karşılayan kuşlar, olağanüstü sevda
devinimleri sevinciyle kanat çırpıyorlardı.
Çarşaf gibi gökyüzünün altında kıpırdamadan duran üzüm
bağları, yeşil yapraklarıyla bozkırın ortasında kocaman kayalıkları
andırıyordu.
Hava rüzgarsız, gökyüzü masmavi, sokak aralarında telaşla
koşuşturan çocuk sesleri, ıslık çalarak işine giden insanlar.
Birbirine yaslanmış boz renkli kerpiç evler, aralarında
kırmızı kiremitli taş evlerle yarenlik ediyordu.
Bahçenin uzak köşesinde kendi elimle diktiğim çam
fidanları güneşle birlikte güne merhaba diyordu.
Sabahın serinliğinde suya hasrettiler.
Rüzgâr ince toz tabakasını sıyırsa bile iğneyapraklı çam
fidanları bir gelin gibi tozla süslenmişlerdi.
Bir kova dolusu suyla bahçenin dört bir yanında açmış
çiçekleri göz ucuyla severek fidanların yanına gittim.
İnce yeşil iğne yapraklarını okşadım.
Elimle diplerindeki toprağı hafif genişlettim.
Suyu fidanların dibine döktüm.
Toprak kavrulmuştu.
Bir kova su daha döktüm.
Ağaçlarda sevgiye ve bakıma muhtaçtı.
Yaşamını yitirmesi sonrasında ananın sıklıkla oğlunun
mezarına elleriyle diktiği çiçekleri suladığını biliyordum.
Bir seferinde sokakta karşılaştığım da ana:
"Oğul oğul,
demişti bana, insanı insan yapan özellikler, hasletler vardır.
İnsan kendini ve
davranışlarını sorgulamalıdır.
Bilmediği şeyleri
sorup öğrenmelidir.
Toplumsal algının
kabul ettiği davranışları benimsemelidir.
Önemli olan olmaması
gerekenlerdir.
Toplumu inciten,
küstüren, araya nifak tohumları sokan davranışların yapılmamasıdır. Benim
ciğerim yandı bir kendini bilmezin anlık davranışı yüzünden.
Bu tür yalınkat
düşünen insanlarda arkadaşlık, komşuluk ilişkisi dardır.
Kendi çıkarı
önceliğidir.
Başkasını düşünmez,
düşünemez.
Çünkü düşünecek yetiyi
kazanamamıştır.
Neyi ne için
yaptığının bilincinde değildir.
Arkadaşlık duygusunu tatmamış, içi rahat
olanlara ne denir ki?"
Ana haklıydı.
Her nerede yaşanırsa yaşansın.
İster bir köyde, ister bir kasabada, isterse bir kentte.
İnsan yaşadığı ortamı huzursuz etmemelidir.
Başkalarının varlığına tahammül göstermemek, insani
birtakım duyguları görmezden gelip kendi çıkarına, rant anlayışına öncelik
tanımak doğru değildir.
Bu tür davranışlar toplumda ayrışmayı, çekememezliği,
düşmanca tavırları körükler.
Diğer yandan kasabada yaşayanların, kırsalın zorlu doğa
koşullarında var olma savaşı verenlerin övgü ve eleştirilere yeterince önem
vermediklerini; sıklıkla kendilerini öne çıkarmanın gayretinde olduklarını,
başkalarının peşinden sürüklendiklerini, cehalete yenik düştüklerini görmekte
olası idi.
Ananın sözleri de bunu doğruluyordu.
İnsanın özünde bencillik kavramı vardır.
Bencilliği aşamamış olanların sığ ve yetersiz
düşünmeleri, kendilerini çıkar ilişkileri sarmalında bulmaları kaçınılmazdır.
Uygarlığın gelişme dediği şey, çağa uygun düşünme dediği
şey, hoşgörü ve saygı dediği şey ne yazık ki bazılarının yanında teğet
geçmektedir.
Kısır çekişme döngüsü kasabalının her birinin ayrı bir
yolu, ayrı bir patikası, ayrı bir ayak izi olduğunu düşündürüyordu.
Eğri büğrü, dolambaçlı çıkar ilişkileri uygarlığın düz
yollarına uğramıyordu.
Hikayenizde sözünü ettiğiniz bilge insanlara ve öğütlerine öyle çok ihtiyaç var ki. Bencilik ve beraberinde getirdiği hırs insanların gözünü kör ediyor. İnsanı insan yapan pek çok özellikleri göz ardı ediyor. İşin içine çıkar girince köylüsü, kentlisi ve şehirlisi fark etmiyor artık. Tek doğru, tek haklı, tek bilgili kendini görüyor. Hal böyleyken son satırda ifade ettiğiniz gibi " Eğri büğrü çıkar ilişkileri uygarlığın yollarına uğramaz oluyor." Kaleminiz var olsun hocam, sağlıklı günler.
YanıtlaSilBloğuma girmek, yazı yazmak, paylaşmak
SilYaşanan olumsuzlukların yarattığı usanmışlık nedeniyle
artık nedendir zor geliyor.
Aylardır bu böyle benim için.
Yazı yazmak, içimden gelmiyor.
Bu gerçekçi yorumun için teşekkür ederim değerli kardeşim.
Sağlık, huzur, mutluluk dolu günler dileğimle yeni piyasaya çıkacak kitabın "Fırçadaki Şiir" in hak ettiği okur düzeyine ulaşması dileğimi de iletmek isterim.