8 Haziran 2021 Salı

TOPRAK KAVRULMUŞTU


 

İnsanın insana saygısının olduğu kadar kahpeliğin ve kalleşliğin de cirit attığı yıllardı.

O yıllarda canı gibi sevdiği oğlunu kahpe bir kurşuna kurban veren ananın gözyaşlarına şahit olmuştum.

Bilge kişiydi ana.

Yaşamın kılcal damarları onu bilge kişi yapmıştı.

O günlerden bir gün  tan ağarırken sabahın serinliğinde, ışığa sevdalı çiçekler arasında bahçeye çıktım.

Ağaç dallarında günü karşılayan kuşlar, olağanüstü sevda devinimleri sevinciyle kanat çırpıyorlardı.

Çarşaf gibi gökyüzünün altında kıpırdamadan duran üzüm bağları, yeşil yapraklarıyla bozkırın ortasında kocaman kayalıkları andırıyordu.

Hava rüzgarsız, gökyüzü masmavi, sokak aralarında telaşla koşuşturan çocuk sesleri, ıslık çalarak işine giden insanlar.

Birbirine yaslanmış boz renkli kerpiç evler, aralarında kırmızı kiremitli taş evlerle yarenlik ediyordu.

Bahçenin uzak köşesinde kendi elimle diktiğim çam fidanları güneşle birlikte güne merhaba diyordu.

Sabahın serinliğinde suya hasrettiler.

Rüzgâr ince toz tabakasını sıyırsa bile iğneyapraklı çam fidanları bir gelin gibi tozla süslenmişlerdi.

Bir kova dolusu suyla bahçenin dört bir yanında açmış çiçekleri göz ucuyla severek fidanların yanına gittim.

İnce yeşil iğne yapraklarını okşadım.

Elimle diplerindeki toprağı hafif genişlettim.

Suyu fidanların dibine döktüm.

Toprak kavrulmuştu.

Bir kova su daha döktüm.

Ağaçlarda sevgiye ve bakıma muhtaçtı.

Yaşamını yitirmesi sonrasında ananın sıklıkla oğlunun mezarına elleriyle diktiği çiçekleri suladığını biliyordum.

Bir seferinde sokakta karşılaştığım da ana:

"Oğul oğul, demişti bana, insanı insan yapan özellikler, hasletler vardır.

İnsan kendini ve davranışlarını sorgulamalıdır.

Bilmediği şeyleri sorup öğrenmelidir.

Toplumsal algının kabul ettiği davranışları benimsemelidir.

Önemli olan olmaması gerekenlerdir.

Toplumu inciten, küstüren, araya nifak tohumları sokan davranışların yapılmamasıdır. Benim ciğerim yandı bir kendini bilmezin anlık davranışı yüzünden.

Bu tür yalınkat düşünen insanlarda arkadaşlık, komşuluk ilişkisi dardır.

Kendi çıkarı önceliğidir.

Başkasını düşünmez, düşünemez.

Çünkü düşünecek yetiyi kazanamamıştır.

Neyi ne için yaptığının bilincinde değildir.

 Arkadaşlık duygusunu tatmamış, içi rahat olanlara ne denir ki?"

Ana haklıydı.

Her nerede yaşanırsa yaşansın.

İster bir köyde, ister bir kasabada, isterse bir kentte.

İnsan yaşadığı ortamı huzursuz etmemelidir.

Başkalarının varlığına tahammül göstermemek, insani birtakım duyguları görmezden gelip kendi çıkarına, rant anlayışına öncelik tanımak doğru değildir.

Bu tür davranışlar toplumda ayrışmayı, çekememezliği, düşmanca tavırları körükler.

Diğer yandan kasabada yaşayanların, kırsalın zorlu doğa koşullarında var olma savaşı verenlerin övgü ve eleştirilere yeterince önem vermediklerini; sıklıkla kendilerini öne çıkarmanın gayretinde olduklarını, başkalarının peşinden sürüklendiklerini, cehalete yenik düştüklerini görmekte olası idi.

Ananın sözleri de bunu doğruluyordu.

İnsanın özünde bencillik kavramı vardır.

Bencilliği aşamamış olanların sığ ve yetersiz düşünmeleri, kendilerini çıkar ilişkileri sarmalında bulmaları kaçınılmazdır.

Uygarlığın gelişme dediği şey, çağa uygun düşünme dediği şey, hoşgörü ve saygı dediği şey ne yazık ki bazılarının yanında teğet geçmektedir.

Kısır çekişme döngüsü kasabalının her birinin ayrı bir yolu, ayrı bir patikası, ayrı bir ayak izi olduğunu düşündürüyordu.

Eğri büğrü, dolambaçlı çıkar ilişkileri uygarlığın düz yollarına uğramıyordu.

 

 

2 yorum:

  1. Hikayenizde sözünü ettiğiniz bilge insanlara ve öğütlerine öyle çok ihtiyaç var ki. Bencilik ve beraberinde getirdiği hırs insanların gözünü kör ediyor. İnsanı insan yapan pek çok özellikleri göz ardı ediyor. İşin içine çıkar girince köylüsü, kentlisi ve şehirlisi fark etmiyor artık. Tek doğru, tek haklı, tek bilgili kendini görüyor. Hal böyleyken son satırda ifade ettiğiniz gibi " Eğri büğrü çıkar ilişkileri uygarlığın yollarına uğramaz oluyor." Kaleminiz var olsun hocam, sağlıklı günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloğuma girmek, yazı yazmak, paylaşmak
      Yaşanan olumsuzlukların yarattığı usanmışlık nedeniyle
      artık nedendir zor geliyor.
      Aylardır bu böyle benim için.
      Yazı yazmak, içimden gelmiyor.
      Bu gerçekçi yorumun için teşekkür ederim değerli kardeşim.
      Sağlık, huzur, mutluluk dolu günler dileğimle yeni piyasaya çıkacak kitabın "Fırçadaki Şiir" in hak ettiği okur düzeyine ulaşması dileğimi de iletmek isterim.

      Sil