Bir hanımefendi anlatıyor; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.
16 Aralık 2025 Salı
BU VATANI CANLARINI VE AŞKLARINI FEDA EDEBİLENLERE BORÇLUYUZ.
Bir hanımefendi anlatıyor; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.
8 Aralık 2025 Pazartesi
MEMO (Üvey Babadan Kaçış)
SOKAK ÇOCUĞU MEMO (üvey babadan kaçış)
CEREN
Sene 2019.
GİDERSİN
ÇOCUK
Bir kaç gün önce caddede yürürken gördüm. Küçük bir çocuk. Üzerinde parka vardı. Parkanın başlığı ile yüzünü tamamen kapatmıştı. Önünde bir para toplama kabı. İçinde bir kaç tane bozukluk. Çocuk kıpırdamıyordu. Sanırım yorgun düşen bedeni derin bir uykuya dalmıştı. İnsan üzlüyor bu duruma. Yoldan gelip geçenler dönüp bakmıyorlar bile. Kanıksanmış artık bu durum. Çünkü gerçek ihtiyaç sahibinin yanı sıra, çocukları dilendirenler de az değil duyumlarıydı insanları ürküten. Memleketimde yoksulluk ve yoksunluğun yanı sıra, sokaklarda yatıp kalkan evsizler de oldukça fazla.
MERHAMET
Dünya gezegeninde yaşam devam ediyor.
2 Aralık 2025 Salı
YAŞLI BİR BABA
Yaşlı bir baba.
Kuzu etinden imal
edilmiş yaprak döneri çok severmiş.
Bir gün canı yaprak
döneri çok çekmiş.
Babasının isteğini
fark eden oğlu,
Almış babasını ve
güzel bir lokantaya götürmüş.
Baba, yemeği önce
kendisi yemek istemiş.
Ancak yaşlılığın
verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği
her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış.
Lokantadaki insanların
bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş.
Aşağılayıcı bakışlar,
alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.
Bir süre sonra oğlu
sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış.
Nihayet yemek bitmiş
ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış,
üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini
silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış.
Lokantada
bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde.
Hiçbir bakışı
umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği
yemekten yiyip lezzet aldığı için.
Yemek parasını ödeyip
çıkıyorlarmış ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey evlat, burada
bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra
çocuk cevap vermiş:
– Hayır, masada bir
şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır evlat,
yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
– Ne bırakmışım ki amca?
– Sen burada, her
evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!
Tam bir sessizlik
hâkim olmuş salona.
Herkes yaptığından,
düşündüğünden utanç duyuyormuş.
Unutmuşlardı bir an,
her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu
üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul
masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre
gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde
bana ne aldın?
– Baba! …
– Baba! …
Ama bir defa olsun
dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba,
benim için her şeye değer ve yeter!
– Babam! Senin
yanında olmak benim için bir dünyadır.
Hep sahip olmak
istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk.
Ama belki de hiç
sormadık ona:
– Baba! Senin benden
bir isteğin var mı...?
Çoğumuza sormuşlardır
kesin çocukluğumuzda, “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” diye.
İlk başta “Her
ikisini.” desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, “Annemi.”
diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm
ediyordu.
Kim bilir, belki de
herkesin yanında utanıyordu.
Ama bir gün gelir de
kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere
katlandığını işte o zaman anlarsın.
Cennet ayaklarının
altında olmasa da…
30 Kasım 2025 Pazar
YORGUNLUK
Bedenim yorulmuş saçım ağarmiş
KAYIKÇI KAVGASI
Sosyal medyada "kayıkçı kavgası" son hızla devam ediyor.
24 Kasım 2025 Pazartesi
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
19 Kasım 2025 Çarşamba
GÖKYÜZÜNE BAKMAK
UZUN HAVA TÜRKÜLERİ
Türkü dinlemek sıklıkla yaptığım bir alışkanlık olmadı hiç bir zaman.
ANADOLU KADINI
Bizler Anadolu kadınını fotoğraftaki resimlerde olduğu gibi tanıdık.
YAŞAMIN DİKENLİ YOLLARINDA
Yaşamın dikenli yollarında, insan her an yeni bir ders öğreniyor etrafta olan bitenlere baktıkça.
1 Kasım 2025 Cumartesi
1980 YILINDA ANKARA İZLENİMİ
Sene 1980. O yıllarda Ankara'yı şöyle anlatmışım.
24 Ekim 2025 Cuma
KRAL
Kralın biri Sarayında otururken, pencereden sesler gelmiş.''Güzel elmalarım vaaaaaar!''
DEFTERİN KALAN SAYFALARI BOŞ
Yılın belli dönemlerinde zaman zaman genelde birkaç gün önceden, hatta bazı aylar birkaç hafta önceden alıntılar, düşünceler, fikirler not ederdim karalama defterime.. Bir heyecan duyardım içimde. Yılda bir kez de olsa kendim için bir yazı yazmak, kişisel tarihime bir şerh düşmek, buna özenmek iyi hissettirirdi. Düşünmemi ve bir değerlendirme yapmamı sağlardı. Bu düşünceleri kafamda bir sıraya koyma gayreti beni dinginleştirirdi. Yazmak oldum olası iyi hissettirdi gerçi, yazabilmekse yaşanan olumsuzlukları gördükçe, insanları tanıdıkça, sanki her geçen gün daha zor olmaya başlamış gibi.
UMUDU UMUTSUZLUĞA ÇEVİRMEK
Yazar arkadaşlarımdan Hanife Mert'in "Umut"a dair yazısının son kısmında yazdığı "İnsanların bir lokma ekmek uğruna birbirine zulüm etmediği, yerlerini yurtlarını terk edip uzaklara gitmek zorunda kalmayacağı..." cümlesi dikkat çekici.
ÇARESİZLİK
Yeryüzünde yaşam alanı bulan canlılar arasında belki de en hassas olanı insanoğludur. İnsanoğlu yerine göre ne kadar aciz, ne kadar çaresiz, ne kadar muhtaçtır.


















