Hızla
şoförün yanına yaklaştı. Acıdan morarmış dudaklarını diliyle ıslattı. Sonra etrafına
ürkek bir bakış attı. Bekleme salonunda hastalarını bekleyen birkaç adam vardı.
Onlarda yorgunluktan olacak, kendilerini sandalyelere külçe gibi bırakmış,
uyuklamamak için çaba sarf ediyorlardı. Bekleme salonu dar uzun, genişçe bir
yerdi. Duvarların boyaları eskimiş, elektrik düğmelerinin etrafı siyahlaşmıştı.
Yer parke döşeliydi. Kapı kolları eskimiş, kapıları kapatmak için güç sarf etmek
gerekiyordu.
Şoföre:
“Oğul
oğul”
dedi
feryat edercesine; “oğul doktor ne dedi?” diye sordu.
Şoför
nasıl cevap vereceğini düşünürken, bir yandan da yorgunluktan ve ağlamaktan
ayakta durmakta zorlanan anayı kolundan tutup dışarı çıkardı. Çiğnenmiş, seyrek
otlarla kaplı toprak parçasının az ilerisinde, iri kaldırım taşlarıyla döşeli, oturma
banklarının bulunduğu yere götürdü. Etraf sessizdi. Gece karanlığını aydınlatan
sokak lambasının izbe ışığında yüzleri zor seçiliyordu. Şoför ufak tefek, kara
kuru, kavruk yüzlü, siyah saçlı, gaga burunlu, siyah gözlüydü. Üzerinde rengi
solmuş bir ceket, yakası yıpranmış bir gömlek vardı. Pantolonu kısaydı. Ayak
bilekleri ve çorabı görünüyordu. Ayaklarında soğuksu marka lastik bir ayakkabı
vardı.
Ana
yüksek bir sesle:
“Oğul
doktor ne dedi?” diyerek sorusunu tekrar etti.
Şoför
feryat eden anayı duymamışçasına uzun bir süre susarak dikkatlice etrafına
bakındı. Etrafındaki her şeyi ilk defa fark ediyor gibi gözbebekleri büyüdü, yüzü
durgunlaştı, bakışları sertleşti.
Gecenin
ayazında, kısık gözleriyle “nereden başlasam” dercesine etrafına
bakınıyordu. Tüm vücudu zelzeleye tutulmuş gibi titriyordu.
Ana
durmadan “ nedir bu? Nedir bu başımıza gelenler! “ diye acı acı inliyor,
göğsünü yumrukluyor, hıçkırarak ağlıyordu.
“Namussuz alçak adamlar, kendileri gibi bizi de mahvettiler. Allahınızdan
bulursunuz inşallah tez zamanda”. Fare kılıklılar, hamamböceği suratlılar”
diye sızlanıyordu.
Şoför
ananın yüzüne acı dolu bir bakış fırlattı. Kızarmış alnında biriken teri eliyle
sildi. Gecenin ayazına rağmen boncuk boncuk terlemişti. Dudaklarını uzatarak
yavaş lakin hınçla konuşmaya başladı: “ Hayatın kime ne hazırladığını ne yazık ki,
önceden bilemiyoruz. Ben bu olan bitenleri gördükçe, bu dünyada aradığımı
bulamadığımı söylemeliyim. Huzuru bulamadım. Anlayış ve hoşgörüyü bulamadım.
Yardımlaşmayı bulamadım. Aksine insanların birbirleriyle sürekli savaşıyor
olduğunu gördüm. İnsanlar haklının değil, güçlünün yanında yer almaktalar.
Fakat yine de umudumu yitirmek istemiyorum.”
Ana
şoförün söylediklerini can kulağıyla dinliyor, lakin sorduğu soruya cevap
verilmediğini görünce hıçkırıkları artıyordu. Oğluna ne olmuştu? Yaşıyor muydu?
Doktor kendisini değil de neden şoförü yanına çağırıp bir şeyler söylemişti.
Oğul kendi oğluydu. Söylenecek bir şey varsa kendisine söylenmeli değil miydi?
Yoksa kendisi kadın olduğu için mi şoföre söylenmişti? Yok değilse perişan
haline bakıp söylenenleri anlamaz ya da söylenenlere dayanamaz diye mi
düşünülmüştü?
Sorgulayan
gözlerle bir kez daha “Oğul doktor ne dedi?” diye sordu.
Gözleri
nemlenen şoför seyrek otlarla kaplı toprak parçasının az ilerisindeki banka
külçe gibi yığıldı.
Hüseyin Hocam, yeni hikaye mi?
YanıtlaSilHayırlı olsun...cevabınıza göre yorumum değişebilir:))
Hayır yeni değil...
Silİlerde birleştirilmek üzere kaleme alınan bölümleri ara ara bu şekilde vermeyi düşünüyorum zaman zaman...
Elbette ki birleştirme yapılırken,
İçerik değişikliği yapılacaktır.
Bir şekilde yayınlanan bölümlerin kopyalanmasının da önüne geçebilirim diye düşündüm bu şekilde.
Yani olayı bir bütün olarak kendim bileceğim...
Lakin okuyucu her bölümü belki de ayrı bir yazı olarak algılayacak.
Umarım başarırım.
İlgine çok teşekkür ediyorum Hanife Hanım...
Saygılarımla.
Güzel düşünmüşsünüz Hüseyin Hocam. Kaldı ki yayınlamak ve okuyucu yorumları baya etkili oluyor diye düşünüyorum.. İnşaallah kitap olarak da tamamını okuruz.
SilElinize emeğinize sağlık..
Ben de Hanife'ciğim gibi yeni hikaye sanmıştım hocam, kopyalamanın önüne ne yapsanız geçemezsiniz hocam en iyisi telif hakkı alın veya notere tastik ettirin...kopyalayıp altına sizin isim-soyadınızı yazsalar, link verseler yine iyi de, hiç isim koymadan kopyalayanlar oluyor:((neyse elinize sağlık....
YanıtlaSilMaalesef haklısın bu konuda Müjde Hanım.
SilKeşke haklısın demesem sana...
Lakin "haklısın". Çünkü, emek hırsızlarını durdurmak çok zor.
Telif hakları ajanslarıyla irtibata geçmek lazım...
Telif hakkını aldıktan sonra...
Kopyalayıp yayınlayanların
Durumuna işte o zaman yine bizler
İnsan olarak
Vicdan sahibi olarak üzüleceğiz.
Lakin eden bulur düşüncesiyle de kanuni hakkımızı kullanacağız elbette.
Saygılar.
Hüseyin bey arkadaşımız Hanifeye verdiğiniz cevaptan soracağım sorunun hükmü kalmadı aldım cevabımı. Gerçekten iyi bir yöntem.. Başarılı da olur..
YanıtlaSilGüzel bir bölüm.. Tamamına inşallah.. Selamlar.
Çok çok teşekkür ederim "VuslaT" kardeşim.
SilSaygılar...
Hüseyin Hocam yeni yılınız kutlu olsun, ailenizle birlikte sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum..
YanıtlaSilsaygılar,
Çok teşekkür ederim Hanife Hanım.
YanıtlaSilSizinde yeni yılınızı kutlarım.
Ailenizle mutlu, sağlıklı, huzur dolu bir yıl geçirmenizi diliyorum...
Saygılar.