İçlerinden emekli olanlar aldıkları üç beş
kuruş emekli maaşını oğluna kızına veriyor, evin geçimine karınca kararınca
katkıda
bulunuyordu. Emekli olmayanlar ise boynu bükük oğlunun kızının eline bakıyordu.
Ne acı bir durumdu bu. Yıllar yılı çalış
çabala yaşlılık belini bükünce bir kenarda sessizce otur. Yaşlıların ikide bir
laf arasında "ah gençlik!"
demelerinin altında yatan gerçek yaşlanınca kendilerine gençlikte olduğu gibi
söz hakkı verilmemesiydi. Yüzlerindeki çizgilerin konuştukça derinleşmesi,
başlarını önlerine eğerek iç çekişleri başka nasıl açıklanabilirdi ki.
Köylerinde,
kasabalarında ve hatta kente ilk göç ettikleri yıllarda, bu kadar sıkıntı
çekmediklerini söylerlerdi sıklıkla. Hele şu bir iki yıldır sıkıntılarının
iyice arttığından şikâyetçiydiler. Çoğu bin bir umutla geldikleri kentte
çocuklarının iş bulamadığından yakınır, ailenin geçiminin emekli maaşlarına
baktığını söylerdi. Emekli maaşları da zaten yeterli değildi. Kıt kanaat
geçinmelerine ancak yetiyordu. Şehirde bir yerden bir yere gidip gelmek kolay
değildi. Yol parası bütçelerini zorlar duruma gelmişti. Yiyeceklerini,
giysilerini mahalle pazarından alıyorlar, ucuz sebze ve meyvelere, gıdalara
yöneliyorlardı. Alışveriş merkezlerine gitmek, çarşı pazar gezip zaman geçirmek
onlara göre değildi. Sokak aralarında akşam pazarın dağılma saatlerinde
ellerinde pazar arabaları ile pazara gidenleri görmek sıradandı. Pazardan arta
kalanları ucuzca almaya alışmışlardı. Bazılarının da kirada oturan çocukları
kirayı karşılayamadıkları için yanlarına taşınmış, zaten dar olan evlerinde
aynı odada yatar kalkar olmuşlardı.
Her
biri ayrı bir hikâyenin, ayrı bir sorunun kahramanıydılar… Hikâyelerinin ipuçları
ise konuşmalarında saklıydı.
Mahallenin
renkli simalarından Tokatlı memur emeklisi Recep Amcanın oğlu çoktan babasının
yanında soluğu almıştı. Evin içine sığmayan eşyalar mutfak balkonuna yerleştirilmiş,
rutubetten etkilenmemesi için balkon taksitle pimapenciye kapattırılmıştı. Yine
de bir kısım eşya haraç mezat eskiciye satılmıştı. Bu durumu kabullenemeyen
gelin ise soluğu baba evinde almış, tüm yalvarma ve çabalara rağmen açtığı dava
boşanma ile sonuçlanmıştı. İki çocuğundan kız olanı kendi yanında oğlan ise
babasının yanında kalmıştı. Krizin ağır yükünü Recep amca ve çocukları
şimdilerde içlerine sindirmeye çalışmakla meşguller. Emekli maaşı ile geçimini
sağlamaya çalışan Recep amca artık oğlu ve torununun da karnını doyurmak
zorundaydı.
Evlerinde
Doğalgaz sistemi ve kombi olmasına rağmen geçen kış odun yakmışlardı. Emekli
diye bedava dağıtılan kömürden de alamamıştı. Recep amca bu yıl da soğuklar
bastırmadan inşaatlardan el arabası ile odun kırıntısı toplamaya başlamıştı.
Apartmanda çoktandır Recep amcanın yüzünde bir
gülümsemeye tanık olan olduğunu sanmıyorum. En azından güler yüzüne alıştığımız
Recep amcanın gülümseyişine son zamanlarda ben rastlamadım.
Şu sıralar Recep amcanın evinde tam 6 nüfus
emekli maaşına bakıyor.
Zaman zaman Recep amca beni çay içmeye
davet ediyor. Bu nedenle olan bitenlere yakından tanık oluyorum.
Berat yedi sekiz yaşlarında sevimli bir
çocuk. Recep amcanın torunu. Babası ise işsiz. İş arıyor ama… Kapıların yüzüne
kapandığını söylüyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder