Çıldır Gölü donmuş vaziyette.
"Ne
yapacağız" dedi Meriç.
"Bir
şekilde tutuşturacağız. Başka çaresi yok."
"Nasıl?
Tutuşturacak bir şey yok ki" diye söylendi. Bir taraftan da gözlüklerinin
camlarını siliyordu.
"Var
dedim. Çare tükenmez."
Meriç
merakla gözlerini bana dikmişti. Bir kaç tane defter almıştık. Henüz paketinden
çıkarmadığımız defterlere doğru yöneldim.
"Hayır"
diye atıldı Meriç. "Defterleri yakmayı düşünmüyorsun değil mi?".
"Yahu
korkma. Tamamını değil sadece orta yerinden bir kaç sayfa çıkarıp sobayı
tutuşturmak için kullanacağım."
Defterlerden
birinin orta kısmından bir kaç sayfa çıkarıp tutuşturdum. Tezekler kuru olduğu
için fazla uğraştırmadan yanmaya başladı.
Ehh
artık sıcak bir odadaydık.
Meriç
bana bakıp gülümsüyordu.
"İyi
ki defter almışız" dedi.
"Evet"
dedim. "Yoksa tezekleri kibritle tutuşturmak çok zor olurdu."
Pozitif
enerjiyle hareket etmek zorundaydık.
Dünyanın
dört bir tarafında dağlara tırmanan dağcıları düşündüm. Yüksek irtifa
tırmanışında bulunan dağcıların çadır kurmak için çektikleri sıkıntıları da.
Küçük çadırlar içinde hareket olanağı yeterli olmayan dağcıların yemeklerini
ısıtmak için küçük gaz ocaklarını zor da olsa yakmalarını.
Onlar
başarmıştı. Biz neden başarmayalım ki?
Zor
olan iklim koşulları değildir. Zor olan iklim koşullarına uyum sağlayamamaktır.
Deneyimsiz
ve acemiliğimiz sonucuydu çektiğimiz sıkıntılar. Tezek temin edilmesi dışında
kimseden yardım istemedik.
Sonradan
öğrendiğimiz kadarıyla okul müdürü Karahallılı Selahattin Günay'da Adanalı
olduğunu anımsadığım Ener adlı bir öğretmenle birlikte kalıyordu.
Ener
Caladan gitmenin yollarını arıyordu. Fazla konuşmayan ve diğer öğretmenlerle
diyalogdan kaçınan bir tavrı vardı.
Öğle
yemeklerine biz eve giderdik. O okulda kalır barbunya konservesi yerdi.
"Yahu"
derdik "barbunya Konservesi yiye yiye için dışın barbunya oldu."
Aldırmazdı.
Tayini çıkana kadar da öğle yemekleri her daim barbunya oldu.
Sıkıntıları
gidermeye çalıştığımız hafta boyunca ne Selahattin Günay ne de Ener hoca
"derdiniz var mı? İhtiyaçlarınız var mı? Yardım edebileceğimiz bir konu
var mı?" diye sormadılar.
Biz
de söyleme gereğini hissetmedik.
Ayrıca
yaşça bizden daha büyük Esat hoca'ya ise hiç bir zaman sorunlarımız aktarmadık.
Hoş o da kendi sorunlarıyla boğuşmaktaydı. Kars'ın yerlisiydi. Üç çocuğu vardı.
Üçü de henüz küçüktü. Ne diyebilirdik ki Esat hocaya.
Tahminim boşa çıktı, nasıl kıydınız defterlere:( Yok muydu çıra isteyebileceğiniz hiç kimse?
YanıtlaSilÇıra derken sanırım "çam" ağacından çıkan kolay tutuşan ağaç kısmını kast ediyorsunuz:)) Yörede ağaç yoktu ki. Çırayı nereden bulalım. Yörenin yoğun ormanlık alanı Sarıkamış civarında var. O da Çıldır Gölü'ne oldukça uzak. Zaten halk tezek yakıyordu.
SilTabii zor şartlar ama insan her şeye alışıyor, alışamayanlar ise en kısa zamanda kaçma yolları arıyorlar Ener hoca gibi..
YanıtlaSilDevamında görüşmek üzere, kaleminize sağlık..İyi akşamlar Hüseyin bey.
Haklısın VuslaT kardeşim.
SilLakin ülkemizin gerçeği bu.
Kaçmak çare değil ki.
Her gelen Ener hoca gibi kaçma yollarını düşünse, yöre çocuklarını okutacak öğretmen kalmaz ki.
Saygılar.
Merhabalar.
YanıtlaSilBu bölümü de okuduktan sonra "işte öğretmenlik kutsal bir meslektir" dedim ve bu kutsal görev uğruna hayatını kaybeden öğretmenlerimizi de rahmetle, minnetle ve şükranla andım.
Doğunun o dayanılmaz çetin kış şartlarında ve bu imkansızlıklar içerisinde hem de öğretmen olarak görev yapmak öyle kolay değil. Bunu ancak, sizin gibi damdan düşenler bilir.
Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.
Ebediyete göç eden vefakar, cefakar öğretmenlerimizi ben de bu vesile ile tekrardan minnet ve şükranla anıyorum.
SilGerçekten de damdan düştük Recep Bey.
Niye ni?
Çünkü önceki bölümlerde de belirttiğim gibi
Doğunun şartlarını oraya gidip görene kadar
bir Allahın kulu çıkıp ta bize söylemedi.
Yahu arkadaş bu soğuk havalarda ilk defa doğuya gidiyorsunuz.
Tedbirli olun diye ne ailelerimiz nede çevremiz tek kelime etmedi.
Selam ve saygılarla.
..."Zor olan iklim koşulları değildir. Zor olan iklim koşullarına uyum sağlayamamaktır."... Sanırım tüm sıkıntı uyum sağlayamamaktan çıkıyor. Emeğinşze sağlık Hüseyin Hocam,
YanıtlaSilSaygılar.
"Zor olan iklim değildir.
SilZor olan uyum sağlayamamaktır."
Bu tespitinize katılıyorum Hanife Hanım.
Saygılar.