11 Aralık 2013 Çarşamba

İHTİYAR



Yazdan kalan o boğucu, kirli, kül rengi görüntüler hazanla birlikte renk değiştirmeye başlamıştı. Araba homurtuları, korna sesleri, bağırış çağırışlar, çocuk sesleri yerini yavaş yavaş sessizliğe bırakmakta idi. Güneş etkisini gittikçe kaybediyor, mağaza ve bakkalların önleri, park ve caddeler giderek tenhalaşıyordu.
Az ilerde sırtı iyice kamburlaşmış, dizlerini bükmeden, bastonu ile kaldırıma yavaş yavaş vurarak parka doğru gelen bir ihtiyar dikkatimi çekti. Başında kenarları yıpranmış bir kasket vardı. Sırtında rengi solmaya yüz tutmuş bir ceket, gömleğindeki düğmelerin bir kısmı açık, ayağında boyası ve rengi solmuş bir ayakkabı ve ütüsüz pantolonu ile yan tarafımda boş olan banka adeta kendini bırakırcasına oturdu. Ceketinin yan cebinden mendilini çıkardı. Yüzündeki teri sildi. Bastonunu yana bıraktı. Kasketini hafifçe düzeltti. Yüzü yılların yorgunluğu ile kırışmış, derisi sertleşmişti. Çehresi güneşten yanmış, kavrulmuştu. Düşündüm kendi kendime. Belli ki gün boyu güneş ve ayaz ile mücadele ediyordu.
Yerimden kalkıp yanına gittim. Kadim şehrin en yakın tanığı idi o. Selam verip yanına oturdum. Başını telaşsız kaldırıp yüzüme baktı. Gözleri fersizleşmişti. Dikkatli bakıldığında o gözlerde çok şey görmek mümkündü. Avurtları çökmüş, sakalları iyice kırlaşmıştı. Zayıf uzun boylu idi. Belli ki yoksuldu lakin onurlu bakışları vardı. Feleğin sillesini yediği belli oluyordu ama isyankâr değildi.  İç dünyasında bir fırtınanın koptuğu belli iken o bunu ne hisleri ne de duyguları ile belli etmemeye çalışıyordu.
İhtiyarı sessizce izlemiş, tüm duygularım felce uğramıştı. Her şey susmuştu. Ne araba homurtuları, ne korna sesleri, ne de azalmakta olan çocuk seslerini duyuyordum. Yalnızca uzaklarda bir yerde çığırtkan bir kuşun tiz sesi çınlıyordu. Ya da bana öyle gelmişti.

Başkalarının acılarına diğerleri ne kadar yabancı idi aslında. Korkağız diye düşündüm. Çünkü günü kurtarmanın peşindeyiz. Başkalarını anlamaktan korkuyoruz. Korkaklık bizleri kör etti. Etrafımızda olan bitenleri görmüyoruz. Ya da görmek istemiyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın telaşındayız. Oysaki o yılan bir gün sana da dokunacaktır. Farkında değiliz ya da umursamıyoruz bazı şeyleri. Duygularımızın, hislerimizin üzerinde bu denli değişimin olması ürkütücü. Korkakça, hastalıklı duygular algı yanılsaması ile bizleri sarmalamış durumda. Çünkü yardım etme duygumuz körelmiş. Çünkü benciliz.

6 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Ali Hocam sizi burada görmek sevindirici oldu.
      Hoş geldiniz.
      Yorum için teşekkür ederim.
      Saygı ve selamlarımı iletiyorum.

      Sil
  2. Bizim yaşlılarımız çoğunlukla huysuzlar ve öfkeliler; çünkü mutsuzlar. Sorun sadece ekonomik değil, durumu iyi olanlarda öyle.Çünkü, geriye baktığında "güzel bir yaşamım oldu" diyememenin acısı, öfkesi var. Çevremdeki bu huysuz yaşlıları göründe;" huysuz bir ihtiyar olmayacağım " diye karar aldım, umarım başarırım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın "Asya Yazar";
      Aldığınız "huysuz bir ihtiyar olmayacağım" düşüncenize elbette katılıyorum.
      Lakin;
      İhtiyarlığın "doğasında "var olan huysuzluğun da çoğunlukla ihtiyarlarda görüldüğünü de unutmamak lazım:)))
      Mutsuzluk da ne yazık ki zamanında gençken yani bir iş tutup, bir baltaya sap olma görevini üstlenenlerin; gün gelip işe yaramaz bir şekilde kenara bırakılmalarından mı kaynaklanıyor acaba bilemem.
      Öfkeli olmalarını da bu bağlam da mı değerlendirmek lazım onu da bilemiyorum.
      Lakin var olan gerçek yazdığınız gibi sıklıkla.
      Saygılar.

      Sil
  3. Evet korkağız, korkuyoruz Hüseyin Hocam. Öylesine bencilleştik ki, kimseyi dinlemek anlamak onun derdiyle dertlenmekten kaçar olduk.Düşünmek üzülmek vicdanımızın sesini dinlemekten çekinir olduk. Günümüzü gün edelim, hep gülelim eğlenelim modundayız... Ne milli, ne manevi, ne ahlaki, ne sanatsal,ne kültürel, ne gelenek görenek ne de vicdan bizim mizacımıza etki etmiyor. Her birimiz yapayalnız olduk o koskoca insan selinin içinde. Hüseyin Hocam emeğinize sağlık
    saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylediklerinize aynen katılıyorum. Giderek değerlerimizi kaybediyoruz. Kültür değerlerini, gelenek ve göreneklerini kaybeden toplumlar birbirine yabancılaşırlar.
      Umarım bu öngörü gerçekleşmez.
      Saygı ve selamlarımla ailenizle birlikte iyi bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.

      Sil