Resim: Bekir Üstün
Sakarya Savaşı sırasında kadınlarımızın "kağnı kolları"nda nasıl
canla başla çalıştıklarını biliyoruz. Kadınlarımızın bu konuda ki kahramanlık
öykülerinden birini savaş sırasında Kurmay albay rütbesindeki Hulusi Atak'tan
öğreniyoruz.
Sakarya Savaşı sırasında yaralanan Atak Keskin
Hastanesi'ne gönderilmiştir. Ankara'dan Yahşihan'a diğer yaralılarla birlikte
gitmişler, daha ötesine de kağnılarla. Etraflarında geçen kağnı katarlarının
çoğunu da kadınlar idare etmektedir.
Hulusi Atak'tan dinleyelim, "Bu kafilelerin birinden hafif bir çığlık duyduk;buna müteakip
bir duraklama ve telaş eseri görüldü. Bir süre sonra Cephane Kolları'nda
bulunan hamile bir kadının bir erkek
evladı olduğunu öğrendik. Bu kadını hastaneye yatırmak için geriye çevirmek
istediler; fakat yorgunluk ve çektiği ızdıraplarla benzi solmuş hasta kadın, 'Cephedeki silahlar' dedi, 'cephane bekliyor; oraya cephane
yetiştirmeliyim, geri dönemem!'"
Kurtulıuş Savaşı'nda emperyalist işgâlci güçlere
karşı Türk kadınının cephe gerisindeki korku bilmez yürekli davranışı, cephede
savaşan Mehmetçiklere büyük moral kaynağı olmuştur.
Kastamonulu Şerife Bacı'nın cepheye götürdüğü
cephanenin ıslanmaması için çocuğunun üzerindeki battaniyeyi alıp cephane
üzerine örtmesi... Bunun sonucunda karakışta hem kendisinin hem de çocuğunun
donarak ölmesi unutulmamalıdır. Bir benzer olay Keskin civarındaki kağnı kollarında
yaşanmıştır. Yeni doğan çocuğunu ve kendisini değil cephedeki askerin
cephanesini düşünmektedir. Çünkü ona göre vatan kutsaldır. Vatanın her karış
toprağı kutsdaldır. Vatan elden gitmemeli, düşmana teslim edilmemelidir.
Çocuğun yerine bir diğeri gelir. Lakin vatan kaybedilirse yaşayacak çocuk
esaret altında büyüyecektir.
Bu bilinçtir ki kadınlarımızın canla başla vatanın
emperyalist güçlerden temizlenmesi için mücadele etmesine neden olan
etmenlerden olmuştur.
Anadolu Kadını'nın hakkı ödenmez. Onlar "eli öpülesi" kadınlardır. O
yıllarda ve daha sonraki yıllarda kadınlarımız eşlerinin yokluğunda öküzle çift
sürmüşler, merkeplerle dağdan odun getirmişler, orakla ekin biçmişler, döven
sürmüşlerdir. Yüz yıllarca bu kadim topraklarda yaşam mücadelesi vermişlerdir.
Nitekim vatanın emperyalist işgâlci güçlerden
temizlenmesi için mücadele veren kadınlarımızın bu düşüncesini "Kütahya- Eskişehir Savaşları"
sırasında Alayund'daki köylerde
Erkan-ı Harbiye Yedinci Fırkası'nda bulunan Cevdet Kerim şöyle anlatmaktadır. "Fırkamız Alayud'daki köylerdeydi.
Bize tahsis edilen mıntıkada üç yüz kağnı arabası tespit ettik...Bazılarının
öküzleri olmadığından arabalarına ineklerini koşmuşlardı... Bunlar, bir kısmı
ihtiyar erkekler olmak üzere, büyük kısmı kadın ve çocuklardı. Alayund
Düzlüğü'nde içtima eden bu kafileye, Fırka Kumandanı teftiş ederken...
Övendireleri elinde bulunan kadınlara erkeklerinin niçin gelmediğini sordu. Zor
bir görev aldıklarını, tahammül edemeyecekleri zorluklarla karşılaşacaklarını
söyledi. Bu muhterem analar ve hemşireler şu cevabı verdiler -Askerliği
kastederek- 'erkeklerimiz hizmettedir;
emrinize biz geldik. Böyle günde bize bu kadarcık iş düşmesin mi? Tek yurdumuz
kurtulsun da, biz yorulalım, ölelim!' dediler; halbuki bunların çoğu
evlerini ve çocuklarını komşularına teslim etmişlerdi...İçlerinde doğum
yapanlarda oldu."
Bu kahraman anaların elleri öpülmez mi?
Kastamonulu kondüktör Rıza Bey şöyle demektedir:
"Kadınlar
da kışın erzak taşıdı
Yatakları
toprak idi, taş idi
Yedikleri
tuzsuz, yağsız aş idi
Beşikleri
sırtta birer kahraman."
Milli Kuvvetler'e katılmak için asker elbisesi
giyerek İstanbul'dan kaçanlardan biri de
Dr. Hüseyin Suat Yalçın'dır.
Hüseyin Suat Yalçın yolda gördüğü manzarayı şu
şekilde anlatmıştır:
"Ne
ulvi levhalar gördüm, ne mahzun sahneler gördüm;
Bozuk
yollarda erkekten, kadından bin katar gördüm.
Hilafım
yoktur işhad eylerim Allah'ı, vallahi,
Öküzlerle
beraber yük çeken çok ihtiyar gördüm!
Giderken
bir sabah karlarda Ilgaz Çamlı Dağ'ında,
Soğuktan
bir kadın donmuştu gördüm orta çağında."
Anadolu Kadınları o yıllarda büyük acılar
çekmişler, ayrılıklar yaşamışlar, kocalarını, oğullarını ya savaşa ya karakışa
kurban vermişlerdir. Sevdiklerinin kimisi şehit kimisi gazi olmuştur.
Yeri
geldiğinde çift sürmüş, tarlayı ekmiş, ormandan yakacağını temin etmiş,
ürününü pazara götürüp satmış, maddi ve
manevi sıkıntılara katlanmıştır. Oğluna kızına hem analık hem babalık
yapmıştır.
Vatan topraklarının işgâlci anlayıştan
temizlenmesinde kadınlarımızın yaptıkları asla unutulmamalıdır. Onlara hak
ettikleri değeri toplum olarak vermeliyiz.
Merhabalar Hüseyin Hocam,
YanıtlaSilPaylaşımlarınızı destekleyen sulu boya resimler de gerçekten bir harika. Çizenin eline, emeğine ve yüreğine sağlıklar dilerim.
"Kurtulıuş Savaşı'nda emperyalist işgâlci güçlere karşı Türk kadınının cephe gerisindeki korku bilmez yürekli davranışı"nı anlatan yazınızı okudum. Aç susuz cephede düşmana karşı savaşan erine cephane taşıyan kadınlarımızla ne kadar övünsek, onlarla ne kadar gururlansak azdır. Vatan savunmasında üstlendiği görevini yerine getirirken hayatını kaybetmek suretiyle şehit düşen kadınlarımızı rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.
Kadınlarımıza hak ettikleri değeri toplum olarak vermek üzere, herkes üzerine düşeni yerine getirmek için asla gevşeklik göstermemeli.
Selam ve dualarımla.
Yorumunuz için teşekkür ediyorum. Kadınlarımızın hak ettikleri yaşam ortamında varlıklarını ve yaşamlarını devam ettirmeleri için gereken duyarlılığı göstermemiz konusunda ki düşüncenize katılıyorum.Selam ve saygılarımı iletiyorum değerli Recep Bey.
SilMerhaba Hüseyin Bey,
YanıtlaSilTürk kadını dün olduğu gibi bugün de vatanı için aynı fedakarlığı gösteriyor... O Türk kadını değil midir ki şehit verdiği kuzusu, sevdiği için "vatan sağ olsun!" diyen... Saygılarımla,
Doğru dersin değerli hocam.
SilKadının yeri asla ve asla doldurulamaz.
Saygıyla.
O kadınların hepsinin mekanı cennet olsun, onların büyük katkısı, büyük fedakarlığı, cesareti, ölümden korkmamaları sayesinde Kurtuluş savaşını kazandık, .nerede o cesur kadınlar, nerede günümüzün nazit totosunu yerinden kaldıramayan kadınları...? :(
YanıtlaSilelinize sağlık hocam...
O günün koşulları bir daha yaşanmasın.
SilKadınların o günkü kadınların yaptığını yapmasına gerek kalmasın.
Kapitalist alışkanlıkları olanlar zaten zor durumda ülkeyi bırakıp giderler.
Vatanı savunacak olan yine geniş halk yığınlarıdır.
Teşekkür ederim Müjde hanım kardeşim.
Saygıyla.
O güzel insanlara Allah rahmet etsin. Elbette bu günde aynı duyarlılığı gösterecek vatanı için seve seve canını verebilecek ruha sahip kadınlarımız mutlaka var...
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık Hüseyin Hocam. Okurken tüylerim ürperdi.
Teşekkür ederim Hanife Hanım.
SilDediğiniz gibi elbette vardır duyarlı kadınlarımız.
Hem de çoğunluktadır.
Söz konusu vatan olduğunda her insan seve seve göreve koşacaktır.
Saygıyla.