Mine Söğüt bir yazısında şunları yazıyor. "Yıllar önce, mimari usulsüzlüklere
savaş açan bir derneğin üyeleri, yüksek yerlerdeki tanıdıklarına güvenerek
yaptırdığı kaçak katlı (binayı) bir
türlü yıktırtamadıkları nüfuzlu bir gazeteciyi alt etmek için dava açmaya
hazırlanıyorlardı. Etkili olur diye gazeteciyle aynı apartmanda oturan ünlü bir
yazardan da açılacak davaya müdahil olması için yardım istediler. Bir kafede
buluşuldu. Olayın hukuksuzluğuyla ilgili detaylar yazara anlatıldı. Yazar
anlatılan süreci sonuna kadar dikkatle dinledi. Hukuksuzluğuna ikna oldu. Ve
"o kaçak katın bana hiçbir zararı yok. O yüzden bu davaya müdahil
olmayı düşünmüyorum" diyerek
toplantıyı bırakıp gitti.
Çok uzaklara
gitti..."
Hukuksuz ve kaçak olarak inşa edilen bir binaya "o kaçak katın bana hiçbir zararı yok”
düşüncesi ile seyirci kalınması toplumsal ve bireysel duyarsızlığa iyi bir
örnek. Bireyler şahsi çıkarlarını bir tarafa bırakıp toplumun çıkarlarını öncelikle
gözetmesi gerekmez mi. Bugün o yazar soruna duyarsız kalır, yarın bir başkası
başka bir soruna duyarsız kalır. Bu doğru bir yaklaşım değildir.
Bu sadece bir örnek. Yaşamın her anında yaşanan
sorunlar diz boyu. Sokakta, caddede, toplu taşım araçlarında, parkta, trafikte
uyulması gereken ve çok da zor olmayan kurallara itibar eden yok.
Kabadayılığa gelince ufak bir sorundan devasa sorun
çıkartmakta da üstümüze yok. Misal seyir haline bir araç sollama yaptığında “vay arkadaş sen beni nasıl sollarsın"
deyip levyeyi eline alanın haddi hesabı yok. Maazallah külhanbeyliği kimseye
kaptırmamak için elimizden geleni yapıyoruz.
Lakin, yardımseverliğin, yaşlıya büyüğe saygının
anımsanmadığı bir kuşak yetişiyor. Ellerinde düşürmedikleri ve kim bilir ne
zorluklarla alınan akıllı telefonlardan gözlerini ayırıp çevreye baktıkları
bile yok.
Özellikle büyük metropollerde duyarsızlık tavan
yapmış durumda.
Ataköy- Yenikapı metro hattını olduğu gibi, Ataköy- Uzunçayır
Metrobüs hattını da sık kullanırım.
İlgili toplu taşım araçlarına engelliler, yaşlılar,
hamile ve çocuklu kadınlar da binmektedir.
Oturma yerlerinde bu insanlara yer vermesi
gerekenler kılını bile kıpırdatmaktan uzak, akıllı telefonları ile oyun
oynamanın derdindeler. Çevrelerine dikkat ettikleri bile yok.
Vagonda ya da otobüste izlediğim gençler oldukça
rahatlar.
Kimilerinin kulaklarında kulaklık kim bilir hangi
türkünün keyfini sürmekteler.
Aslında sorarsan herkes şikayetçi. Ama uygulamaya
gelince "bana hiçbir zararı
yok" varsın yaşlı, hamile, çocuklu, engelli olan zor şartlarda
yolculuk yapsın bana ne düşüncesi yaygın gibime geliyor.
Merhabalar.
YanıtlaSilToplumsal ve bireysel duyarsızlığa örnek olan bir konuyu ele alarak çok güzel bir şekilde işlemişsiniz. Kaleminize, emeğinize sağlık.
Sayın hocam, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" atasözüne örnek olacak bir durum oluşmuş. Maalesef, şu anda insanlarda bir korku hakim. Ucu bana dokunmuyorsa, niye ağrımadık başımı ağrıtayım kanaati hakim.
Ülkemizin şu andaki hali içler acısı. Kimse bu konuları kaleme almıyor ve elinden geldiğince bu tür konulardan uzak duruyorlar; bu tür paylaşımlara yorum bile yazmıyorlar.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep bey,
SilMaalesef saygı sevgi kalmadı desek yerinde bir tespit olur.
Bireysel duyarsızlık topluma fayda getirmez.
Toplumun birbirine destek olması lazım.
Şu son günlerde şahit olduğumuz yürek sızlatan kadın ve çocuk cinayetleri karşısında duyarlı olup tepki vermek gerekiyor.
Sokaklarda akşam karanlığında dışarıya çıkmak insanda tedirginlik yaratıyor.
Bakalım bu durum ne zaman düzelecek.
Toplumun tepki vermesi lazım.
Ne diyim ki daha Recep bey.
Selam ve saygılar.
Merhabalar.
SilSayın hocam, bir erkek olarak ben bile akşam karanlığında dışarıda olmak istemezken, kadınlarımız ve çocuklarımız ne yapsın?
Selam ve saygılar.
Merhaba Recep bey,
SilAynen haklısın. Metropollerde devasa gökdeşenlerin kuytusunda, ara sokakların ıssızlığında... Karşına nerde ve ne zaman çıkacağı belli olmayan tehlike yine insandan geliyor.... Şahsen ben akşamın alacası düşünce çöp atmak için dahi sokağa çıkmıyorum...
Kısacası sokaklar, meydanlar, köprü geçişleri... İnsanın artık rahat yürümesinin olanağı yok. Benim düşüncem bu yönde.
Selam ve saygılar.