5 Ekim 2024 Cumartesi

ONBİNLER Mİ, YOKSA YÜZBİNLER Mİ....



 

Her insanın kalbinin ve aklının bir köşesinde çocuksu bir güvenle benimsediği, inanıp güvendiği yaşama dair inançları vardır. İnançlarının doğruluğuna inanır. Varlığını sarsmaması için bir tekini bile soru konusu yapmak istemez.

Oysa ki yaşamın ana arterinde ve kılcal damarlarında zamana karşı akıp giden bir iz vardır. Iyi ve kötü vardır. Öfkeler ve kavgalar vardır.

Direncimizi artıran özlemlerimiz vardır.

Kendimizi kandırmaktan vazgeçmeliyiz. Yaşamımızı olumlu ve olumsuz etkileyen, büyük bir güvenle bağlı olduğumuz inançlarımızın doğruluğunu kalbimizin ve aklımızın bir köşesinde sorgulamasını bilmeliyiz. Erdemli, güvenilir ve adaletli olmamız buna bağlıdır.

Çocuk denilecek yaşta, hayatı öğrenmenin başlangıcında, etrafındaki olan bitenleri sorgulama aşamasında bocalarken, evlendirilen baba ocağından ayrılan kız çocuklarının geçmeyen bir öfkesi, bitmeyen bir kavgası vardır hayatla. Hele bir de sevip benimsemediği biri ile evlendirildiğinde.

Evlendiği kişi ıslah olmaz bir serseri ise. Kendini bir boşlukta bulur. Ne yapacağı, nasıl davranacağı konusunda kararsızdır. Özlemlerinin en güzelini gerçekleştirme aşamasında uğradığı hayal kırıklığı karşısında şaşkındır. Tutunacak bir dal arar. Çoğu zaman o dalı bulamaz. Bulduğu dal ise çok çabuk kırılır.

Hayat zordur. Kırılganlıklar her daim vardır. Islah olmaz serseri ile bir arada durmak daha da zordur. O bir annedir artık.

Bir kız çocuğundan, bir kadına, anne olunca geçmeyen kimi yaraların insan hayatını nasıl etkilediğine şahit oluruz.

Zaman akıp gider. Sorgulamaktan kaçınılan kimi duygular sorgulanmaya başlar o zaman. Gündelik işleri kurulmuş bir saat gibi yaparken hayatını alt üst eden durumu, hayat hikayesindeki boşlukları, her adımındaki ritmleri sorgulamaya devam eder.

Çocuksu bir güvenle benimsediği inançlarına karşı kuşkuludur artık. Doğru diye benimsenmiş duyguların doğru olmadığı inancı yer eder belleğinde. İyimser olmak için bir sebebi kalmaz. İnsanların bencilliğini öğrenmiştir. Duygusuz oluşlarını, umursamazlıklarını.

Ama artık dirençlidir. Hayata olumlu bakabilmek için bir nedeni olmasa da yaşaması gerektiğini, direncinin kırılmaması gerektiğini öğrenmiştir artık.

Sahi yeryüzünde benzer şekilde hayata tutunmaya çalışan kaç insan var?

On binler mi, yoksa yüz binler mi?

4 yorum:

  1. Bir Eğitimci görüş ve fikirleriyle, bakış açısıyla; hayatı-insanları sorgulayan çok değerli bir yazı yazmışsınız Hüseyin Öğretmenim. Son sorunuza kesin bir yanıt verilemese de çok büyük bir rakam çıkacağı kesin sanırım.
    Elbette herkesin hayatında keşkeler, pişmanlıklar vardır. İnsan olmanın doğal bir sonucu bu durum. Sorgulanmayan her sorun gün gelir kişiyi çok daha huzursuz edebilir.
    Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Makbule öğretmenim,
      Yorumunuza aynen katılıyorum.
      Ne yazık ki, toplum 21. Yüzyılda, yapay zekanın, dijital çağın insanı değil genelde.
      Kadına uygulanan şiddeti gördükçe, küçük yaşta, istemediği biriyle evlendirilen kız çocuklarını gördükçe insan bu nasıl bir anlayıştır demekten kendini alamıyor.
      Yeryüzünün metropolünden, en ücra köşesine, balta girmemiş ormanın Kuytusuna, vadi yamacında ıssız bir yerde kurulu mezrasına kadar, kısacası her yerde onbinler hayata tutunmaya çalışıyor.
      Bazı videolarda dikkat çekici bir şekilde, dağ başında, kazma kürek oyduğu mağarada, hala taş çağı yaşamını sürdüren insanlar var.
      Eğitim yok, TV, gazete yok, telefon yok.
      Doğaldır ki, yeryüzünde bu ve benzeri yaşam mücadelesi veren, kendi istekleri ile mağarada yaşayan insanlar da hayata tutunmaya çalışıyor.
      Erkek egemen toplumlarda varlığı ile yokluğu belli olmayan kız çocukları da hayata tutunmaya çalışıyor.
      Ülkemiz de, batısından doğrusuna, köyünden metropolüne kadınlara yapılanlar insanın vicdanını sızlatıyor.
      21. Yüzyılda insanlık daha hoşgörülü olacağına, hoşgörünün anlamını es geçiyor.
      Ah ki ne ah.
      Selam ve saygılar öğretmenim.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Kırılganlıkları olan hayat zor, yaşamak zor. Velhasılıkelam işimiz zor! Bir nedenimiz kalmasa da yaşamamız gerektiğini bize anlatan bir paylaşımınızı okudum. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey,
      Bu çağda, her gün bir yerlerde insan insanı kırıyor. Yok ediyor. Ne yazık ki, olmaması gereken, insan haklarına aykırı bir sürü olaya şahit oluyoruz. Bizleri üzen yaşama sebebimizi sıkıntıya sokan olayları insanlar yapıyor.
      Üzücü olaylara şahit oluyoruz.
      Selam ve saygılar Recep bey.

      Sil