15 Ekim 2024 Salı

ÇARESİZLİK


 

Yeryüzünde yaşam alanı bulan canlılar arasında belki de en hassas olanı insanoğludur. İnsanoğlu yerine göre ne kadar aciz, ne kadar çaresiz, ne kadar muhtaçtır.
Bunu illaki hastalanınca anlamak gerekmiyor, mevsimlerin döngüsünden, havaların değişkenliğinden de bunu anlayabiliyoruz.
Yaz aylarının sıcaklığından, kış aylarının başlangıcında ise üşüdüğümüzden söz ederiz. Kış ilerledikçe ah vahlarımız azalmaz artar. Hele hele yaşlılarımızda ise bu sızlanma daha bir üzücüdür kimi zaman.
İnsanı bu döngüye iten şey nedir?
Doğa karşısında ki çaresizliğimidir?
Yoksa değişen yaşam koşullarımıdır?
Eskilerde karakışa, yağmura çamura, yaz sıcaklarına daha bir dayanıklımıydı insanoğlu, yoksa şimdilerde mi daha dayanıksız bilinmez çoğu kez.
Benzer özellikleri ağır bassa da her insan ayrı bir evrendir aslında. Her insanın huyu, alışkanlıkları, becerileri, davranışları, kararları, istekleri ve seçimleri kendine özgüdür.
Biri diğerine benzemez, çünkü içgüdüleri ağır basar ve herkesin içgüdüsü ve çevreyi, çevrede olan bitenleri algılaması farklıdır.
Ne ki o içgüdülerimizi bastırmamız, bencilliklerimize ket vurmamız ve insanca özlemlere, eylemlere dönüştürmemiz gerekir.
Bazen bir olay, bir eylem, bir söylem karşısında çabuk karar veririz. Celalleniriz, eser gürleriz.

Karşıdaki insanın ne dediğini, ne demek istediğini anlamak yerine, o denende kendimize göre denmesi gereken şeyi işimize geldiği gibi algılarız ve işte tam da o anda başlarız ahkâm kesmeye, yel olup esmeye, bora olup geçtiğimiz yeri silip süpürmeye, yanardağ olup yakıp yıkmaya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder