24 Haziran 2013 Pazartesi

BELKİ BİR GÜN BİR TREN GELİR UZAKTAN KİMSE İNMEZ

Meraklı bir yapımız var. Köylüsüyle kentlisiyle ateşle barut gibiyiz her nedense. Etrafımızda yaşayanların işleriyle, yaptıklarıyla, davranışlarıyla yakından ilgileniriz. Kendi davranışlarımızı mercek altına alıp irdelemek yerine başkalarınınkini irdelemeyi severiz. Oysaki bunlar zaaftır, eksikliktir. Bu durumda en sevmediği diken burnunun ucunda biter insanın. Hayallerini, geleceklerini, düşüncelerini yıkmaya çalışırlar. Oysaki her fidan kendi toprağında nefeslenir. Farklı topraklar ona göre olmayabilir.
Toplumda yaşayan bireylere düşen önemli görev ve sorumluluklar vardır. Bu görev ve sorumluluklar; hem kendileri, hem çevreleri, hem aileleri için çok önemlidir. Uyulması gereken sorumluluklar ihmal edildiğinde toplumda bir takım sorunların baş göstermesi kaçınılmazdır. Hata yapan illaki başkasının vereceği kararı uygulamak ve yandaşlık yapmak durumunda kalır.
Sağır, kör, acımasız olmamak, dümeni başkalarının eline vermemek lazım. Kendi yönümüzü kendimiz bulmalı, yürüdüğümüz yolda kendi izimizi bırakmalıyız.
Daha sabırlı, daha az kötümser olmak; işi şansa bırakmamak lazım. Yani yaptığımız işler sabırla ve insani duygular gözetilerek yapılmalı.
Güneş yakıcılığını hissettirmeye başlamıştı. Eşimin ve çocukların kalkma saatini bekledikten sonra eve girdim. Küçük oğlum henüz uyanmıştı. Geldi dizlerimin üzerine oturdu. Kızım okula gittiği için çantasını hazırlıyordu. Bir yandan da kahvaltı hazırlıklarıyla uğraşan annelerinin sesi geliyordu:
- Çocuklar elinizi yüzünüzü yıkayın, yıkamadan kahvaltı yapmak yok.
- Musluğa yetişemiyorum anne.
- Oğlum baban yardım etsin.
- Kızım sende ellerini yıkamadan sofraya gelme.
- Tamam yıkıyorum.
Kahvaltı masası fazla büyük değildi. Dört kişilik bir aile için yetiyordu. Daha büyüğüne de gerek yoktu zaten.
Sabah kahvaltısı sonrasında okula gittim. Etrafı duvarla çevrili geniş bir alan içerisinde yer alan okulun etrafı çam, akasya ve çınar ağaçlarıyla bezenmişti. Ağaçların sulanması için açılan bir artezyen kuyusu vardı. Giriş kapısının ve Atatürk büstünün etrafı çiçeklerle bezeliydi. Atatürk büstünün çevre düzenlemesini okulumuz Fen Bilgisi öğretmeni Tahsin Bey yapmıştı. Eli bu tür işlere yatkın bir arkadaştı.
Voleybol sahasını düzenleyip beton dökende oydu. Yağmur sonrasında çocuklar voleybol oynadığında saha çamur olmasın diye. Ne denir ki. Her öğretmenin elinde bir ustalık becerisi vardır mutlaka. Olması da gerekir. Çünkü hayat şartları kendi kendine yetmesini bilmeyi öğretir ona. O da yetiştirdiği çocuklara.
Okulun tam karşısında belediye hizmet binası vardı. Küçük, iki katlı; alt katında kahve ve dükkânlar yer alıyordu. Okul çıkışı soluklanmak için ilk uğradığımız yerdi kahvehanenin önü. Dışarıya atılmış masalarda, ağaç dallarının serinleticiliğinde kasabalıyla sohbet eder çay içilirdi o kısa molalarda.
Kasabanın erkekleri sabahın erken saatlerinde belediyenin altındaki kahvehanede buluşurdu. Kimi sırtını beton duvara verip yere çömelirdi. Kimi duvara dayanır, kimisi de sandalyeye ilişirdi. İçenler birer sigara yakardı. Zararlarını bile bile sigara dumanını ciğerlerine çeker, sonra da poff diye üfürürlerdi. Böyle zamanlarda uzaklara bakarlardı. Ta ufka. Ufukta belli belirsiz bulutlara takılırdı gözleri.
Baharı düşünürlerdi. Sonrasında yaz aylarının koşuşturmacasını. Kimisi ırgatlığı, kimisi mevsimlik işçiliğin zorluklarını. Sonrasında hazanı, ayaz, buz ve soğuğu.
Evlenme çağına gelmiş çocuklarını, dağlarda otlayan keçilerini, koyunlarını. Çocuklarının okumasıydı en çok düşündükleri. Okuyup ırgatlıktan kurtulmalarını. Kadınlarını düşünürlerdi sıklıkla. İlçenin pazarında ürünlerini satmaya çalışan kadınlarını. Pazara yürüyerek gidip gelmelerini.
Sonra gözlerini açarlardı sıkıntıdan kapanmakta olan gözlerini. Gökyüzüne bakarlardı sigara dumanının yükseldiği gökyüzüne. Gözleriyle anlatmaya çalışırlardı birbirlerine acılarını, düşlerini, sıkıntılarını, yoksunluklarını.
Böylesi anlarda yüreğim sıkışırdı. Bir tuhaf olurdum onları öyle görünce okul yolunda. Bazan sıkıntılar şiir olur dökülür ya yüreğinde insanın. İşte bu anlarda sıklıkla duvar diplerindeki insanlara bakıp:
“Belki bir gün bir tren gelir uzaktan kimse inmez
belki hiç kimse yoktur beklediğimiz içinden
olsun içi boş da olsa var oldukça trenler
umut var demektir tükenmeyen” derdim.
Ve yine "çekip gideceğim" derdim;
“Ve mavi suların kokusuyla arınmış
eyy köpüklerin yüzdüğü deniz.
Zor olanı mı beklersin yol vermek için
Bu karanlık, bu soğuk, bu fırtına niye?”

10 yorum:

  1. “Belki bir gün bir tren gelir uzaktan kimse inmez
    belki hiç kimse yoktur beklediğimiz içinden
    olsun içi boş da olsa var oldukça trenler
    umut var demektir tükenmeyen” derdim.
    Ve yine "çekip gideceğim" derdim;
    “Ve mavi suların kokusuyla arınmış
    eyy köpüklerin yüzdüğü deniz.
    Zor olanı mı beklersin yol vermek için
    Bu karanlık, bu soğuk, bu fırtına niye?”.... çok dogru bir yazı okudum çok teşekkürler yüregi güzel dili güzel saygı deger hocam..

    YanıtlaSil
  2. Umutlarımız olmasa yaşamak çok zor olur, şiiriniz çok güzel hocam, tabii yazınız da ve katılıyorum kendi yönümüzü kendimiz bulmalıyız dümeni başkasına bırakmamalıyız...elinize sağlık...saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Müjde kardeşim. Her daim kendi yüreğimizin gösterdiği doğruları yaşamalıyız. Başkalarının dümenine girmeden. Saygılar.

      Sil
  3. Köyde yaşayanların ortak özlemi, çocuğum okusun, bizim gibi olmasın. Toprakla uğraşmak zordur çünki..

    Belki bir tren gelir uzaktan. Ben hep trenden benim için inecek olanı bekledim. Yıllar yıllar sonra;
    Geldi..
    Aldı,
    Umudum boşa çıkmadı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umudunuzun boşa çıkmaması ne güzel. İnsanların umutlarının boşa çıkmaması dileğiyle.saygılar.

      Sil
  4. Yüreğinize, kaleminize sağlık. çok güzeldi..

    YanıtlaSil
  5. O güzel, o duygu yüklü hüznü anlatmasını, fark edilmeyen nice mutluluğu satırlarıyla okuyana yaşatmasını bilen kalem sahibi.. Benim geç bulup çabuk kaybetmek istemediğim hocam.. Yüreğin dert görmesin. İyi ki tanıdım seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel dileklerin için teşekkürler Gülsen Öğretmenim. Saygılar.

      Sil