Her yazı okurunun aklında bir kaç cümleyle kalır. Bazen
okur okuduğunu unutmaz, nasıl ki yaşadığı gelgitleri, hayatına şekil veren
olayları unutamadığı gibi. Bazen insan çok şanslıdır. Sanki o yazı, o öykü, o
roman size ulaşmak için doğru zamanı seçmiştir.
Bazen de doğru zamanı değil, doğru olmayan zamanı
seçmiş, adını koyamadığınız bir duyguya hapsetmiştir sizi.
Her yazıda okur kendine göre gerçekleri
bulur, sorgular.
Her öykü, her roman yaşanmış ya da yaşanması
muhtemel olayları ulaştırır okuyucuya.
...
Her insanın yaşamında mutlaka "yarım
kalan" bir şeyler vardır.
Ya da "keşkeler", "olmaması gerekenler".
Sonuçta insan yaşadıklarının bedelini kendisi
öder.
...
Bazen insan kendini yazar farkında olmadan. Bazen
de yazdıkları bir kurgudur. Gerçekle kurguyu ayırt etmek ise okuyucuya düşer.
...
Bozkırın ortasında karlı bir günün akşamında
gözlerini açmıştı, kan ter içinde çektiği acıları bir anda unutan anasının
kucağına sarıp sarmalanıp verildiğinde Hakan.
Yokluklar içinde büyüdü.
Çocukluğunda acıyı da gördü, sevinci de,
kimsesizliği de hissetti, sahipsizliği de. Etrafında olup bitenleri öğrenerek büyüdü.
Kimi gördüklerini belleğine kazıdı, kimi gördüklerini sildi attı.
Babası, anası, kardeşleri benzer yokluğun, el
emeği göz nurunun etkili olduğu ortamda yaşadı.
....
Hakan çok çalışkandı. Hırslıydı, bu zor yaşamdan
kurtulmanın çaresinin okumak, bir meslek sahibi olmak olduğunu öğrendi
sonraları.
"Ben de
okuyup bu sıkıntılı hayattan kurtulacağım" düşüncesi
küçük yaşta şekillenmeye başladı.
Her ilçe pazarına babasıyla birlikte gittiğinde
yaz sıcağında dut ağaçlarının gölgesine atılmış masalarda okey oynayıp, çayını
kayıtsızca yudumlayanlara "neden
bunlar da bizim gibi sıcakta çalışmaz da ağaç gölgesinde zaman geçirir"
diye hayretle baktığı zamanlar oldu.
...
"Ben
hayata şanssız başlayanlardanım. İnsanlık anlayışım çocukluğuma dayanıyor. Aile
sevgisinin ne demek olduğunu tüm zorluklara, acılara, sıkıntılara rağmen
öğrendim. Bir kenara atılmak bana göre değil. Çocukluğumda çektiğimi
sıkıntıları hayat boyu çekmek istemiyorum..."
düşünceleri onu hiç terk etmedi.
...
Hakan okulda var gücü ile derslerine çalıştı.
Olmayan, alamadığı ders kitabını, lise sonda üniversiteye giriş hazırlığı için
dershanelerin çıkardığı soru kitaplarını arkadaşlarından aldı.
Hakan okulda başarılı bir öğrenciydi. Öğretmenleri
de arkadaşları da onu severdi. O da okulunu, öğretmenlerini, arkadaşlarını.
...
Sıkıntılı günler bir biri peşi sıra geçip
gidiyordu. Hakan üniversite sınavlarında başarılı olmuş, üniversiteyi
kazanmıştı. Hem de en çok istediği bir bölümü.
"Eğitim Fakültesini"
Başarısına babası, anası, kardeşleri de çok
sevinmişlerdi.
Aradan günler geçti. Yaz sıcağında yapılması gereken işleri
bitirmişlerdi. Yeterli olmasa da yine de bereketli bir yıl olmuştu. Okulların açılmasına da az zaman
kalmıştı.
Babasının üniversiteyi kazandıktan sonra düşünceli
hali Hakan'ın gözlerinden kaçmamıştı.
Hakan artık bir çocuk değildi. Hayatın
gerçeklerini görüp, anlayacak yaştaydı.
Bir gün dayanamayıp anasına sordu;
"Ana"
dedi, bu seslenişte bir acı vardı belli belirsiz.
Anası sorgulayan gözlerle telaşla oğluna baktı;
"Buyur
oğul" dedi "
bir şey mi diyeceksin."
Hakan anasının gözlerinden gözlerini kaçırarak;
"Ana, ben
üniversiteyi kazandıktan sonra babamda bir durgunlaşma var. Eskiden olduğu gibi
konuşmaktan kaçınır bir hali var. Sanırsın kendinden kaçıyor. Bunun sebebi nedir?
Beni bu durum üzüyor."
Anası Hakan'ın söylediklerini usulca yemenisi ile
nemlenen gözlerini silerek dinlemiş, ne cevap vereceğini düşünürcesine bir süre
sessiz kalmıştı.
Aaaa ama bitti mi? Umarım devamı gelir Hüseyin hocam.
YanıtlaSilBen rahmetli babamdan biliyorum, çocukken yoksulluk (ki, ayıp değil babamlar da yoksul bir aileymiş, bir de 8 çocuk!!!offfff offff)aynı sizin güzel hikayenin kahramanı gibi "Kendimi kurtarayım, çok çalışayım" demiş. Ha lafı dağıttım, kusura bakmayın yoksul ailede büyüyenler istisnalar haricinde sizin hikayenin kahramanı gibi kendini kurtarmaya, geliştirmeye, adam olmaya karar veriyorlar, başarılı oluyorlar, ama böyle bir eli yağda, bir eli balda yetişenler çoklukla başarısız oluyorlar çünkü yoksulluk çekmedikleri için yeterince azimli, yeterince sebatkar olamıyorlar:((
Elinize sağlık çok güzeldi, devamını bekliyorum:)
Mutlu seneler:)
Öncelikle yeni yılda mutlu, sağlıklı, huzurlu bir yıl dilerim Müjde Hanım kardeşim.
SilYoksul olmak elbette ayıp değil.
Eleştirilmesi gereken o yoksulluğa çare bulmak için yeterince çaba göstermeyenlerin davranışıdır.
Anadolu uzun yıllar tarih sahnesinde boy gösteren kavimlerin mücadele alanı olmuştur.
Bu mücadelede zarar görmeyen de yok gibidir.
Zalimlerin elinde hallaç pamuğu gibi atılan topraklar yoksulluğu daha da artırmıştır.
Yıllar yıllar önce olanlar budur.
Bir toplu iğne dahi yapmak için yeterli tezgahı olmayan bir toplumun yeterince gelişmesi zaten düşünülemez.
Kurtuluş Savaş sırasında cephede ve cephe gerisinde mücadele edenlerin giysilerine bakmak bile yoksulluğun ne boyutta olduğunu gösterir.
Bu bağlamda Anadolu kırsalında yoksulluk devam edegelmiştir.
Babanların da yoksul bir aile olması şaşırtıcı değil bunlar düşünüldüğünde.
Emin ol bir eli yağda bir eli balsa olanlar üretmek için yoksulluktan kurtarmaya çalışanın verdiği çabayı vermiyor bana göre.
Selam ve saygılar.
Hikâye alıp götürüyordu ki, ucu açık kalsa da bir tahminim var şimdiden. Giriş hikâyeye hazırladı bizi. Çok anlamlıydı. Elinize sağlık. Saygılarımla.
YanıtlaSilBakalım yaşananlar tanıdık gelecek mi kimi okura...
SilBaşlangıçta söylediğim gibi;
Bazen kendini yazar insan
bazen yazdıkları kurgudur..
Kim bilir yazarından başka bu gerçeği tam olarak..
Sonuçta yorumlamak okura düşer elbette.
Yazıya yorumunuzla verdiğiniz desteğe teşekkür ederim Ece Evren...
Saygı ve selamlarımla.
Mutlu ve sağlıklı, huzurlu bir yıl dilerim.
Ben de, tüm aileniz ile birlikte sağlıklı, huzurlu bir yıl geçirmenizi diliyorum. Selam ve saygılarımla...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Saygıyla.
YanıtlaSilSizin de hikayenizde belirttiğiniz gibi her yazı okurunun düşüncesinde bir kaç cümleyle kalır. Öyle ki zihinde kalan bu bir kaç cümle onu derinden etkileyen, bu cümleyle kitabın yaprakları arasında kendini bulmaya çalışır. O cümlelerde kendine katacakları arar. Konu başlığında ifade ettiğiniz düşünce çok doğru. İnsan kendiyle ilgili bir karar alır, bu kararın sonucuna da kendisi katlanır. Hakan'a gelince yoksulluk insanı iki şekilde etkiliyor. Birincisinde kişi daha fazla çalışarak içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın yollarını arar ve başarıya ulaşır. Bazen bu başarı şartlara göre ardından başarısızlığa fırsat verebilir. Hakan örneğinde olduğu gibi, çaresizlik içinde çırpınır durur. Bir başka grup ise kadercidir. bu bizim kaderimizdir deyip vaktini gereksiz uğraşlarla geçirir. Yardımı başkalarından bekler, ister... Hocam yeni bir çalışmanın ayak sesleri mi bu hikayeler? Eğer öyleyse size kolaylıklar diliyorum...Selam ve saygılarımla.
YanıtlaSilYorumunuzun her daim olduğu gibi her cümlesine aynen katılıyorum. Yeni bir çalışma olur mu yoksa diğerleri gibi "Yarım Kalan" mı olur bakalım günler ne getirecek.. Saygılar.
SilYeni yılın size sağlık ve güzellikler getirmesi dileğimle Anadolu'nun güzel insanlarını tasvir eden ve sımsıcak duyguları ruhumuza işleten yazınızı, keyifle okudum...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık...
Sizin ve öğrencilerinizin yeni yılının kutlar başarılar dilerim. Saygıyla. Teşekkür ederim Değerli öğretmenim.
Sil