Bir
yandan özlemlerin, isteklerin, alışkanlıkların. Diğer yandan vazgeçemediklerin,
gözün gibi korudukların, gözlerinin içi gülerek sana bakan baban, sevdiklerin.
Küçük
bir çocuktum henüz onu algılamaya başladığımda. Kibrit çöpü gibi ince
parmaklarımı tuttuğunda. Sevgiyle kucağına alıp sıkıca sarıldığında. Sonrasında
geçen yıllar. Büyüdükçe, algıladıkça etrafı, öğrendikçe olan biteni anladım ki
o benim babamdı. Sıkıca sarılacağım insandı sonrasında. Sıkıntıma ortak olacak,
gülümseyişimle mutlu olacaktı. O bir baba idi. Evlat onun için kutsaldı. Yeri
doldurulamazdı.
Sadece
beni değil diğer çocuklarının da üstüne titrerdi belli etmeden. Bunu şimdi daha
iyi anlıyorum. Kardeşim vurulduğunda mezarına her yıl o giderdi. Gözleri şişmiş
olarak gelirdi çoğu kez. Susardık. Konuşmaya insanın dili varır mıydı ki zaten.
Acı üstüne acı yaşanmıştı o yıllarda. Boylu, boslu, durmasını, konuşmasını
bilen bir delikanlıydı kardeşim. Bir rahatlama hissi veriyordu insana. Somut
bir güvence idi. Babamın tek dayanağı idi. Diğer çocukları çoktan
uzaklaşmışlardı ondan. Baba ocağından uzaklarda olanlar gurbet acısını
damarlarında yaşıyorlardı ne yazık ki. Bir tek o kalmıştı yanında. En küçük oğlu,
en son umudu. Ama işte kader. Daha fazlasına müsaade etmedi. Kör bir kurşun
kalleş bir tetikçinin elinde çıkmıştı bir akşam üstü. Şah damarını parçalamıştı
oğlunun. Ağıtlar, feryatlar fayda etmedi o an. Yıllarca da etmeyecekti.
Oğlu
şimdi ücra bir köy mezarlığında yatıyor. Sıklıkla giderdi mezarına. Üzerindeki
sararmış otları elleri ile ayıklardı. Etrafını temizler, düzeltirdi. Gözyaşları
ile sulardı eminim. Şimdilerde o da gelmesini bekliyordur babamın kim bilir.
Yan yana diz dize oturup sohbet etmeyi özlüyordur her ikisi de. Çünkü konuşmak,
dua etmek, birbirlerini görmek arzuları hiç değişmedi yıllarca olasılıkla.
Babanın evlada hasreti, evladın babaya. Bilmek olanaklı değil ki.
Zaman
akıp gidiyordu. Bunalıyordu artık. Görünmez bir el sıkıyordu yüreğini. Oğlunu
vuranları gördükçe. Niçini nedeni yoktu onun için çoğu kez. Belki de düşünmek
bilmek istemiyordu artık yorgunlukları, kırgınlıkları, üzüntüleri. Bulutlara
hasretti artık o. Belki de rengârenk çiçeklerle bezeli çocuk bahçelerine.
Gün
geldi dayanamadı oğlunun acısına. Gitmeliydi bu topraklardan. Uzaklaşmalıydı.
Zor geliyordu onsuz bir yaşam. Dediğini de yaptı. Yıllar boyu evi ile parklar
arasında mekik dokudu Ankara’da. Şu an hastalığın pençesinde o. Gel de yüreğin
yanmasın. Gel de ağlama, üzülme. Gözlerin ona baktıkça dolu dolu olmasın.
Elleri ile sıkıca elini tuttuğunda nasıl bırakacaksın, ayrılacaksın ki zaten.
Televizyonda ki eğlence programlarını izlediğine hiç şahit olmadım yıllarca. Evinin
duvarında tek bir resim vardı artık. Ölen oğlunun resmi. Elleri ile
çerçeveletmişti. Her gün silerdi çerçevesini camını annem. Tozunu alırdı
tozlanmışsa.
Yıllarla
birlikte çok şey değişti onlar için belki de. Ama tek değişmeyen yüreklerinin
sesiydi belli ki. Özlemler, beklentiler, anılar, acılar onlar için sıradandı
artık.
Yaşamın,
var olmanın, geçmişin ve geleceğin anlamı o resimdi onlar için. Ve öyle de oldu
yıllarca. Gerisi sıradan, günlük uğraşlardı. Durağan, hüzünlü. Zaman zaman da
üzüntülü. Paylaşamamak acıyı, şöyle gönlünce kopup ağlayamamak. Asıl zor olan
buydu işte.
Ve
hastalandı aylar önce babam. Uzunca bir süre kimseye bir şey demedi.
Hastalandığını anlayana kadar da kimseye tek kelime etmedi. Ama yüzüne baktıkça
sıkıntısı belli oluyordu aslında. Bir anlam veremiyorduk. Sorsak da iyiyim
diyordu. Gerçeği doktor söyleyinceye kadar da hastalığını belli etmemeye
çalıştı. Daima sessiz ve dingindi. Hala da sessizliğini korumakta. Dilinden
rahatsızlığına dair tekbir sözcük çıkmadı bugüne kadar.
Her
yeni gün bir başka artık. Her yeni gün aynı uğraş, aynı hastane, aynı bakış,
sıcak ve gülen gözler, uzanan eller hep aynı. Parkları özlediği belli.
Parklarda bitip tükenmeyen çocuk sesleri. Haykırışlar, kuş cıvıltıları, korna
sesleri. Oturduğu bankları, konuştuğu arkadaşlarını arıyor belli etmese de.
Aylar ne çabuk geçiyor birbiri peşi sıra. Ellerini tutmak, göz göze gelmek acı
veriyor insana. Gün gün eriyip gitmesi insanın içini acıtıyor açıkçası.
Sonsuz
bir dünyada, sınırlı bir yaşam insanoğlunun ki. Ama kabullenmek çok zor, yaşlı
çınarların bir bir göç etmesini dünyadan. Umarım uzun yıllar daha aramızda
olursun sevgili babacığım. Daha uzun yıllar aramızda olman bizlere sonsuz güç
verecektir. Bundan eminim. Sen aramızda oldukça geceler hep aydınlık olacak
inan. Gözlerimiz hep gülecek. Sarılıp seni kucaklayacağız hep birden. Bence
daha erken. Gitmen bizim için çok zor olacak emin ol. O daima gülen gözlerine,
o kocaman yüreğine ihtiyacımız var. Hem de her zamankinden daha çok.
Böyle
yazmışım 17 Kasım 2011 tarihinde. O yakalandığı amansız hastalığın pençesinde
gün gün eriyip gitmekte iken. Bir çocuk gibiydi artık. Fazla sürmedi aramızdan
ayrılması. Ocak ayının karlı bir kış gününde göçüp gitti bu dünyadan.
Yaşadığımız
acının tarifi yoktu artık. Yakalandığı Alzheimer hastalığı aramızdan almıştı.
Babamın ölümü ile çektiğim acı ve stresin sonucu mide şikayetlerimi iyice
artırmıştı o günlerde.
Hastayla
birlikte hasta yakınları da acı ve engellerle dolu bir yaşam sürüyor. Düşünün,
o her zaman her şeyin üstesinden gelen, bir el dokunuşu ile size güven veren
babanız artık sizi tanımıyor. Alzheimer hastalığı nedeni ile beyin giderek
küçülüyor, diğer bir deyişle çocukluğa dönüş gerçekleşiyor.
Hastalığın
ileri safhalarında hastalığa yakalanan anneniz ya da babanız sağlıklı iken yapabildiklerini
yapamaz oluyor. En güzel yemekleri yapan anneniz o yemekleri artık
yapamıyor. Giyinmeyi, yürümeyi, yemek
yemeyi, tuvalete gitmeyi unutmuş bir insanla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Sonuçta
neresinden bakarsanız bakın yaşam bazen acılarla dolu olabiliyor. İçiniz
parçalansa da çok sevdiğiniz bir yakınınızı kaybedebiliyorsunuz. Bu gibi
durumlarda metanetli olmaktan başka yapacak şey yok maalesef. Acının tarifi
olmaz. Unutulması çok zor biliyorum. Ailenin bu durumda el ele vermesi
kenetlenmesi çok önemli.
O
çok sevdiğin oğlunla yan yanasın artık. Mekanın cennet olsun. Nur içinde yat.
Hocam dün yazınız panelime düştü ama öyle üzüldüm ki, ne yorum yapacağımı bilemedim:( ne denir ki baba acısı:( yaşayan bilir ben de yaşadım hem alzheimer hastalığını annem de, hem benzer bir hastalığı babamda o yüzden şimdi nasıl olduğunuzu sizin kadar olmasa da - ateş düştüğü yeri yakar- azçok tahmin edebiliyorum:( mekanı cennet olsun, oğluna kavuştu gerçekten de madem öteki dünya var deniyor, o zaman şimdi güzel bir yerde oğluyla tatlı tatlı sohbet ediyor olmalı...Allah size ailenize sabırlar versin hocam..:(
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Müjde Hanım. Duyarlı davranışınız için. Cümlemizin bu dünyadan göçüp giden yakınları için kalanlara sabır versin.
SilHiç şüphesiz ölüm Allah'ın emri. Hepimiz zamanı geldiğinde bu dünyadan gideceğiz. Lakin kalanın içini acıtan genç ölümü ve körü körüne cehalete kurban gitmesi.. Hocam hem kardeşinize hem de babanıza Allah'tan rahmet, sizlere de sabır diliyorum. Genç yaşında babasını kaybeden biri olarak sizi gayet iyi anlayabiliyorum.
YanıtlaSilSaygılar.
Çok teşekkür ederim Hanife Hanım. Evet ölüm mukadder elbette. Lakin kabullenmek çok zor. Babanıza Allah'tan rahmet diliyorum bende sizin. Mekanları cennet olsun.
SilGerçekten çok hüzünlü bir yazı olmuş Hüseyin hocam..Ne dicemi bilemiyom..Allah rahmet eylesin yakınlarınıza..sizlerede sabır diliyorum..özelliklede kardeşinizin genç yaşta ölmesi çok üzüntü verici olmuş..mekanı cennet olsun diliyorum..
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum Bilge Dünyamız.
SilEvet genç ölümü hele de suçsuz yere gerçekleşen bir ölümse insana çok dokunuyor.
Unutulmuyor. Unutulmaz da.
Nesiller boyu unutulmayacak bir durum bu.
Saygı ve selamlarımla.
Merhabalar Hüseyin Hocam.
YanıtlaSilOkuduğum da ne diyeceğimi bilemedim. Anladığım kadarıyla kardeşinizin, suçsuz yere cahil bir tetikçi tarafından vurulduğundan bahsetmişsiniz. Üzüldüm doğrusu. Cenab-ı Hakk, ona rahmetiyle, lütfuyla muamele eylesin, sizlere de sabr-ı cemil ihsan eylesin. Ardından alzheimer rahatsızlığı olan babanızı kaybediyorsunuz. Cenab-ı Hakk, babanıza da rahmetiyle ve lütfuyla muamele eylesin, tabi sizlere de sabr-ı cemil ihsan eylesin. Babanızı çok yakın bir zamanda mı kaybettiniz? Yoksa yıllar önce mi? Tam anlayamadım.
Maalesef hayatın bize böyle acı sürprizleri oluyor. Sizin de dediğiniz gibi sabırlı ve metanetli olmak gerekiyor. Aksi halde, yaşama tutunamayız. Cenab-ı Allah'tan, ölümün de ömrün de hayırlısını talep etmekten başka bir şey elimizden gelmiyor maalesef.
Bir yakınımızı herhangi bir hastalıktan dolayı kaybettiğimiz de sadece onu kaybetmemizin üzüntüsünü ve acısını yaşarız. Ancak, başka biri tarafından hayatına kastedilmek suretiyle kaybettiğimiz bir yakınımızın üzüntüsü ve acısı katmerlidir. Çünkü, onun yaşamına bir başkası tarafından, hem de kasten yapılan bir hareketle son veriliyor. Ama herhangi bir hastalıktan ya da bir kazadan dolayı kaybettiğimiz yakınımıza ömrü bu kadarmış deyip ikna olabiliyoruz.
İşte bu nedenle ben hep Cenab-ı Allah'a "ölümün de ömrün de hayırlısını ver" diye böyle dua ediyorum. Annenizden hiç bahsetmemişsiniz. Onu durumu nedir?
Selam ve dualarımla.
Teşekkür ederim Recep Bey. Babamı 2012 Ocak ayında kaybettik. Kardeşimi ise Mayıs 1995 yılında kaybettik. Köyde kardeşimin iki kuzusu karşı tarafın koyunlarına karışıyor. Kuzu bu koyunları görünce bilirsiniz yerinde durmaz. İç güdüsel hareket eder. Çıkan tartışma sonucu kardeşimi vuruyorlar. Kan kaybından vefat etti rahmetli kardeşim. Acısı bir türlü geçmiyor. sizin de değindiğiniz gibi. Annem ise şu anda Sincan'da oturuyor. Allah uzun ömür versin kendisine.
SilSelam ve saygılarımla. Duyarlılığınıza teşekkür ederim.
Çok üzüldüm Hüseyin bey kaybettiğiniz, kaybettiğimiz tüm yakınlarımıza allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar. geçen yıl da ölüm yıldönümünü hatırladığınız bir yazınızı hatırladım şimdi yanılmıyorum değil mi?. Nur içinde yatsınlar. Size de sabırlar dilerim tekrar tekrar..
YanıtlaSilYanılmıyorsunuz VuslaT kardeşim.
SilCümlemizin ebediyete göçüp giden yakınlarına Allah rahmet etsin, nur içinde yatsınlar.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı ve selamlarımı yolluyorum.
Sevgili hocam....
YanıtlaSilAta nın yeri bir başka dır evlat yureginde. Yaslanacak bir Çınar siginacak bir liman dır çoğu zaman. Baba için evlat hep çocuktur ne kadar büyük olursa olsun. Acıyı anlatmanın bir tarifi yok. Ateş düştüğü yeri yakar. Ölüm her canlının gerçeği. Bizlere düşen sabır ve metanet bolca dua. Elimizden başka bir şey gelmiyor malesef. Benim hem annem hem babam ikisi de ileri derece de rahatsız. Bir yanda eşimin rahatsızliği bir yanda onların rahatsızliği Rabbim hiç kimseyi çaresiz bırakmasın... İki yıldır yazmaktan uzaklaştım yüreğim siz aziz dostlarla dualarim hep siz aziz dostlar ile. ... Rabbim amcamıza rahmet etsin tüm yakınlarını kaydeden dost ve kardeş lerimize sabri Celil versin. ..
Hoş geldiniz Sayın Gönül Kalemi;
SilSöylediklerinize katılıyorum.
Giden gidiyor geriye kalanlar da acısı dinmiyor.
Babanıza ve annenize acil şifalar diliyorum.
Hasta yakını olmak özveri ve sabır istiyor.
Hastanın yanı sıra onlar da manen yıpranıyor.
Hastanın gün gün erimesi kahrediyor insanı.
Söylediğiniz gibi yakınlarını kaybeden dost ve arkadaşlara sabır ve metanet diliyorum bende.
Selam ve saygılarımla.