Jose Luis Lopez Pere-Suluboya
Ocak
ayında ayaz ve dondurucu soğuğu hissetmeyen yoktur. İlkyaza daha çok var. Sokaklar,
caddeler, ana arterler gidecekleri yere gitmenin telaşı ile yola çıkanların
soğuktan korunmak için sıkı sıkıya parkalarını, paltolarını giyenlerle doludur.
Başlarında kulaklarına kadar çektikleri berelerle bir an önce toplu taşım
araçlarına ulaşmanın gayretiyle yola çıkanlarla doludur.
Bu
yaşamın bir gereğidir. Yadırganmaz.
Lakin,
hafta içinde görülen bu manzaranın hafta sonlarında artan kalabalıkla daha da belirginleşmesi
şaşırtıcıdır.
Soğuk
havaya aldırmaksızın çocuklarını, çocuk arabalarıyla yanlarında bulunduranların,
alışveriş merkezlerini dolduranların bu mevsimde evlerinde değil de günün büyük
bölümünü sokakta geçirmeleri de.
Bulunduğum
sokak ile E-5 karayolu arasında yer alan caddenin iki tarafında yer alan işyerlerinde
alışveriş yapanların; metro istasyonu yakınında bulunan dar meydanı
dolduranların, yiyecek satan yerlerin içinde ve önünde yer alan masalarda çay
içip sohbet edenlerin pek de soğuğa ayaza aldırmadıkları ortada.
Meydanda
ki insan profili ile ara sokaklarda ve meydandan uzak yerlerdeki insan profili
arasında büyük bir farklılık olduğu ilk bakışta dikkati çekiyor. Meydan ve
yakın çevresinde daha bir rahat giyim kuşamı tercih edenler, rahat para
harcayanlar; cadde ve ara sokaklarda ise genelde daha kapalı giyinen; dahası
kara çarşafı tercih edenler, alışverişlerini pazarda veya AVM yerine marketlerde
yapanlar görülüyor.
Bu
denli alışveriş yapanları, bu denli rahat para harcayanları gördükçe ya diyorum
bu insanların geliri çok fazla ya da bizim gelirimiz çok az. Bir alışveriş
furyasıdır gidiyor. AVM'nin birinden çıkıp yanda ki diğerine girenler,
ödemelerin yapıldığı kasada sıra oluşturanlar, peşin para yerine kredi kartıyla
gerekli gereksiz alışveriş yapanlar çok rahat görünüyorlar. Sanırsın
aldıklarının parasını kendileri değil de başkaları ödeyecekmiş gibi.
Hafta
içi ve hafta sonları cadde de dilencileri görmek artık alışılan bir durum.
Suriye'den gelenlerin küçük çocuklarını dilendirmesi; küçük çocukların okul
yerine sokaklarda ayakları çorapsız terliklerle dilenmesi, soğuk ve yağışlı
havalarda kalın giysi yerine ince birer kazakla dolaşmaları insanın içini
burkuyor. Dilenen insanlar sadece Suriye'den gelenler değil elbette.
Bir
yandan çok rahat para harcayanlar, diğer yandan ekmek parası için dilenenler.
Ayrıca
akşam üzeri kaldırımlara tezgah açanları, insanların yürüdüğü alanlara
koydukları elektronik eşyadan saate, çantadan çoraba, giysiden ayakkabıya çok
çeşitli malzemeyi satanları görmek de sıradan bir durum. Hele özellikle iş
çıkışı saatlerinde metro ve Metrobüs duraklarındaki köprülerde satış yapanların
çokluğu yürümeyi zorlaştırmakta. İnsanları canından bezdirmekte.
Ya
insanlar bu duruma alışmışlar artık yadırgamıyorlar, ya da ben yıllarca
yaşadığım ortamın sakin, sessiz olmasına alıştığımdan yadırgıyorum.
Her
insanın alışkanlıkları, bakış açısı, yaşam anlayışı diğerinden farklıdır. Acaba
ben düşünce biçimimi ve bakış açımı mı değiştirmeliyim. Duygularımız,
düşüncelerimiz, beğenilerimiz, sezgilerimiz, tepkilerimiz, düşlerimiz...
Değişmesi gerekenler... Lakin hangi tarafın değişmesi gerekir...
Gelirinden
çok fazla para harcamakta ustalaşanlar mı, kredi kartı ile alışveriş yapanlar
mı yoksa geliri oranında harcama yapanlar mı...
Hocam öncelikle bu muhteşem suluboya eser için teşekkürler, içim açıldı, çok sevdiğim bir tarz, çok az renkle, çok şey yansıtmak...
YanıtlaSilValla ben de anlamıyorum o pahalı pahalı AVM lerde o dükkan senin, bu mağaza benim dolaşanları, kışın doğalgaz masrafı zaten yetiyor! elektrik su telefon internet derken kalanla anca kendimin ve Bücürük'ün karnını doyuruyorum öyle lüks yerlerden alışveriş yapmak kim biz kim? Benim kredi kartım zaten yok Allah'tan da yok:)olanlar hep şikayetçi çünkü...karta güvenip alıyor da alıyorlar sonra borç! Faiz! E ne anladım ben bu kart işinden! Ben yıllar önce bir büyüğümüzün öğüdünü tutuyorum indirim zamanlarında alışveriş yapıyorum sadece, bir de şansıma yaşgünüm ocak ayında denk geldiğinden sağolsun kızkardeşim kazak, eldiven filan alır böylece kışın beni masraftan kurtarıyor:))) şaka bir yana gerçekten kışın doğalgaz masrafı bel büküyor...geliri oranında harcamak lazım ne demişler ayağını yorganına göre uzatacaksın ama şimdiki nesil bu atasözlerini unutmuş:(
elinize sağlık hocam gerçekleri dile getirmişsiniz...
Yorumunuza katılıyorum. Verdiğiniz örneklerin çoğunu, çoğu vatandaş uyguluyor aslında. Kentlerde yaşayan kimi vatandaşlar kışlık gıda ihtiyaçlarının bir kısmını köylerinden getiriyorlar. Ya birde getirmeseler diye düşünüyor insan. Yani sizin değindiğiniz gibi geliri yeterli olmayanların hesabını iyi yapması lazım. İpin ucu kaçtı mı bir araya getirmek yıllar alabiliyor. Hele bu emekli ya da devlet memuru gibi sayılı paraya muhtaç olanlar içinse daha da zor. Lakin yeni nesil okumaktan çok, görsele bakmakla yetiniyor. Bunu sosyal paylaşım sitelerinde de görüyoruz. Paranın kazanılma aşamalarını yeterince algılayamayan, para kazanmanın zorluklarını bilmeyenler, ya da diğerinde var ben de neden olmasın düşüncesinde olanlar için para harcamak çok kolay. Lakin ben atm'lerde sıra bekleyen gençlerin, çalışanların bir miktar nakit avans çekmek için nasıl beklediklerini de biliyorum. Ne yazık ki bu çıkmaz bir sokak. Karşılığı olmayan bir harcamanın yapılması aileleri zor durumda bırakabilir. Lakin bunu anlayınca iş işten geçmesin yeter ki. Saygılar.
Silİnsanımızda büyük bir tüketim azgınlığı diyeceğim kusura bakmayın. Anlattıklarınızın benzerini Mersin'de de görmek mümkün. Öyle ki insanlar kendinden geçiyor. İnanın en nefret ettiğim şey alış verişe gitmek. Çünkü çok yoruyor. Ama dediğiniz gibi soğuğu karı düşünmeden alma derdinde... Hal böyle olunca insan rahat yaşamak ya da belirli bir standardın altına düşmek istemiyor. Düşünmek, üretmek, kafa yormak, milli değerlermiş, manevi değerlermiş, ülke sorunları imiş bunlar umurunda olmuyor kimilerinin...
YanıtlaSilNe diyelim, Allah ıslah etsin. Kaleminiz daim olsun. İstanbul nazarında halimizi ahvalimiz güzel irdelediniz. Emeğinize yüreğinize sağlık.
Selam ve saygılar.
Tüketim ve harcama alışkanlığı kentlerimiz de yaygın bir şekilde devam ediyor. AVM'ler dolup taşıyor. Hayret edilecek bir durum bu. Lakin zaman zaman açıklanan ülke genelindeki kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 2 milyon civarında olduğunu ve bunların merkez bankasınca kara listeye alındığını okuyoruz gazetelerde. 76 milyon nüfusa sahip ülkemizde toplamda 57 milyon civarında kredi kartı kullanılıyormuş. Bu ne demektir. Ülke insanı borçla yaşıyor demektir. Dahası bu biline biline kredi kartı harcamasının önüne geçilemiyor. Bu durum hem ülke ekonomisi için bir risk hem de aileler için bir risktir. Karşılığı olmayan harcamayı yapan sonuçta zararı kendisi görecektir. Dediğiniz gibi "Allah ıslah etsin" ne diyelim. Saygılar.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilDiğer yorumcularınız gibi, ben de paylaştığınız bu sulu boya resmini çok beğendim. Havanın soğukluğuna rağmen, insanlarımızda gördüğünüz bu alış-veriş çılgınlığının tek nedeni var ve siz de bunu biliyorsunuz. İnsanlarımızı tüketmeye teşvik eden her imkanı ve kolaylığı sağlayan ve buna çanak tutan kolaylıkları destekleyen mevzuatlar.
Herkes ayağını yorganına göre uzatmalı. Aksi halde telafisi mümkün olmayan sorunlarla karşılaşmamak mümkün değil. Ve bu alış-veriş çılgınlığı sonunda ne çılgınlıklara şahit oluyoruz.
Ben 1971 yılında Almanya'ya gitmiştim. İlk AVM'yi orada görmüş ve çok hayret etmiştim. İlk televizyon yayını da o zaman orada görmüştüm. Ama Almanlar akıllı adamlardı, çünkü orada herkes ayağını yorganına göre uzatıyordu.
Selam ve dualarımla.
Resim gerçekten güzeldi. Beğenmenize elbette memnun oldum.
SilSize ve Müjde Hanım kardeşime bu bağlamda teşekkür ederim.
Toplumsal yaşam için yazdığınız yoruma aynen katılıyorum.
Selam ve saygılarımı iletiyorum.