Bir söz vardır bilirsiniz. “Darağacına giden baş değil düşüncedir” diye. Tarih ve olaylar bu gerçeğin şahididir. Darağacına gidenin düşüncesine engel olunabilir mi? Bunun olasılığı dahi yoktur. Düşünce sahibini darağacına yollayın, hapsedin, hücreye atın, yüzünü gözünü morartın, kaburgasını kırın boşuna. Düşüncesini yok edemezsiniz.
Evrensel değerler, demokrasi, insan hakları, hukuk kuralları içinde dile getirilen düşünceyi yok etmek, ötelemek, açıklanmasına müsaade etmemek zaten evrensel insan haklarına aykırıdır. Var olan sorunları dile getirenleri ötelemek, dile getirilenleri yok saymak yerine; çözülmesi istenen sorunları çözmek gerekir. Toplumsal var oluşun ve birlikteliğin gereği de budur.
Bir zamanlar bir siyasetçimiz gelişmelerle ilgili bir soru üzerine şu cevabı vermişti “alışırlar alışırlar”. Uzun süre çözülmeyen, çözüm bekleyen sorunları çözmek yerine laf kalabalığı ile geçiştirmek sorunların kanıksanmasına neden olacaktır. Toplum aynı konuların sürekli gündeme gelmesine rağmen çözülmeden bekletilmesinden bıkacak, usanacaktır. Bu alışma değil, sorunlarla yaşamayı kanıksamadır. Ne yazık ki çoğu kez var olan sorunları çözmek yerine konuşmayı seçeriz.
Dünyanın çeşitli coğrafyalarında düşüncelerinden dolayı tutuklu bulunan insanlar, tutuklanmalarına rağmen düşüncelerini değiştirmemişlerdir. Bu tür davaların ve soruşturmaların bir kısmı siyasidir. Soruşturmaları sonuca bağlayacak olan hukuktur. Hukuk kurallarının uygulanması ve adil yargılamadır. Demokraside bireylerin hak ve hukukları güvence altına alınmıştır. Yanlı tutum insan haklarına aykırıdır.
Hukuksuzluklara karşı mücadele etmek gerekir. Atılacak doğru adım ise sorunların çözümünü kolaylaştıracak, kısır çekişmelerin önünü tıkayacak bir ortamın oluşturulmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder