18 Ocak 2015 Pazar

ZORLU YAŞAMLAR!

Uzun yıllar önceydi. Durmak bilmeyen rüzgar kış kokuyordu. Dışarıda yere göğe beyaz gelinliğini giydiren kar yağıyordu. Aşağıdaki ağıllarda yalaklarda suların üzeri ince bir buz tabakası ile örtülmüştü.
Karların örttüğü gri tarlalar ürkütücü bir beyazlıkla kaplıydı. Gün batımının renklerini bürünmüş bulutlar ve söğüt ağaçları kabus gibi çöken gecenin ayazına hazırlanıyordu.
Kozmik gökyüzü, soğuk bir kış günü sırtımızı rüzgara verip ısınmak için atlar gibi ayaklarımızı yere vurup soluk alış verişimizi izliyordu.
Tekmil canlı buz tutmuştu.
Sular buz tutmuştu.
Güneş buz tutmuştu.
Yaşam uçsuz bucaksız bir beyazlığın içinde kaybolmuştu.
Arazi arazi olmaktan çıkmıştı.
Evler ev olmaktan, ağaçlar ağaç olmaktan.
Baş döndürücü kayalık arazi ve ova günlerce rüzgarın korkunç uğultusu ile mücadele etti. Tekmil canlı ıssızlığın ortasında yaşam mücadelesi verdi. Gölün yüzeyi aylarca sürecek kalın bir buz tabakası ile kaplandı. Günlerce rüzgarın uğultusundan, soğuğun ürkütücü gücünden kimse dışarıya çıkamadı.
Aralıklarla rüzgar köyü terk edip, güneş bulutlar arasında ışıklarını gönderdiğinde kahvehanelere toplanıldı. Hayvanlar yalaklardan su içsin diye dışarıya salıverildi. Köpek sesleri belli belirsiz duyuldu. Çocuklar kendilerini sokaklarda buldu. Kadınlar çeşme başlarında çamaşırlarını yıkadı.
Gölün kıyısındaki toprak yolun hemen yanında Tilki Selim’in düz damlı beyaz badanalı kahvehanesi tıka basa doluydu. Renksiz bir havada ısınmak için gürül gürül yanan tezek dolu sac sobanın etrafında kımıldayacak yer yoktu.

Recep de kahvehaneye gelmişti. Gürültü ile yanan sobadan uzak, giriş kapısına yakın bir yerde tahta masaya dirseklerini dayamış düşünüyordu. Karakış bastırmadan havanın buz kesmesi diğerlerini olduğu gibi Recep’i de bunaltıyordu. Kış uzun sürerdi böyle zamanlarda. Recep bunu deneyimlerinden biliyordu. Ancak yapacak bir şey yoktu…  Gürültülü kalabalıkta konuşulanları anlamak için kulak kabartmak gerekiyordu. Recepte öyle yaptı. Dikkat kesildi. Konuşmalar kış üzerine idi. Kışın zorlu geçmesi, baharın geç gelmesi halinde mal davarın açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı üzerineydi… Arada bir yan masada okey oynayanların gürültüsü sesleri bastırsa da sesin sahiplerini tanıyınca sinirinden ayaklarını yere vurmaya başladı. Ceketinin yan cebinden tütün tabakasını çıkardı. Tabaka kaçak tütünle doluydu. Recep kış bastırmadan kaçak tütünden yeteri kadar alırdı. Kar bastırıp yollar aman vermediği zamanlarda tütünsüz kalmak ölümden beterdi …

Tilki Selim’in dar ve tahta masaların sıkıştırıldığı, orta yerde tezek sobasının gürültü ile yandığı kahvehanesi gölün kıyısında uzanan toprak yola sırtını dayamıştı. Kahvehane aynı zamanda yolcuların minibüs beklediği bir durak vazifesi de görüyordu.
Göl ise yazın kahvehane müdavimleri için doyumsuz bir manzara sunuyor idi. Çıkarılan Sazan balıklarının ise lezzetine doyum olmazdı. Kışın ise yüzeyi yaklaşık iki metre kalınlığında buz ile kaplanan göl üzerinde ilçe ve yakın köylere gidip gelinirdi. Kış manzarası ise bir başka güzeldi.
Recep işlemeli tütün tabakasından sardığı sigarayı köylü çakmağı ile yaktıktan sonra derin bir nefes çekti. Hoş sigara içmese de zaten içerisi sigara dumanından yeterince nasibini almıştı.
Dışarısı soğukla mücadele ederken içeride gürültü ve sesler birbirine karışıyordu. Tilki Selim ise memnun çay yetiştirmenin telaşında idi.
Budak Mehmet dudaklarını acı acı buruşturarak:
- Bu sene kış uzun süreceğe benzer, dedi.
Tilki Selim uzaktan:
 He valla doğru den, diyerek Budağı doğruladı.
Elindeki çayı yudumladıktan sonra Hamza Dayı ağır ağır konuştu:
- Daha şimdiden yem sıkıntısı var. Evlerde yakacak gaz, ısınacak tezek sıkıntısının baş göstermesi yakındır, dedi.
Hamza Dayı konuşurken sesinde öfke ve kızgınlıktan eser yoktu. Çünkü yetmiş senedir köyünü de, köyündeki yaşam şartlarını da çok iyi biliyordu. O kışın uzun geçmesine hazırlıklı olmak gerektiğini düşünüyordu.
Recep başını elleri arasına almış düşünüyordu. Gürültü o kadar artmıştı ki konuşulanları yarım yamalak işitiyordu. Hoş işitse ne değişecekti ki. Sakalı uzamış, saçları ise dağınıktı. Küçük kurşuni gözlerini kapatmıştı. Geniş ve yayvan burnundan hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Göğsü körük gibi bir inip bir çıkıyordu. Dudaklarına öfkeli bir gülümseme hakimdi. Solgun yüzüne rağmen asil bir duruş sergiliyordu. Sigarasından nefes üstüne nefes çekiyordu. Ya şu sigarada olmasa köylük yerde can sıkıntısından insan kurtulamaz diye düşündü bir an.
O biliyordu ki bozkırın sıcağı da soğuğu da yamandır. İnsanlar yazın sıcağa kışın ise kara kışa yenik düşer. Hazırlıklı olmak gerekir. Yalnız insanlar mı? Elbette hayır. Diğer canlılarda zor şartlarla yaz kış mücadele ederlerdi.
Havalar soğumaya başladığında yer gök gelinliğini giymeye başlardı yavaş yavaş. Günlerce ve gecelerce ıslık çalan kuzey rüzgarlarının çığlıkları yağan beyaz kabusa eşlik ederdi. Yağan kar aralıklarla dinlenmeye çekilirken bu sefer yeryüzünü örten sis aman vermezdi. Buz, kar ve tipinin ne denli acımasız olabileceğine şahit olurdu insanlar.
Hem de günlerce,  aylarca.
Recep biliyordu ki bir tek insan asla tek başına bir insan değildir buralarda.
Vahşi yaşam da asla tek başına bir vahşi yaşam değildir. Bir dağ, bir göl, bir yayla ve bir ova da asla tek başına bir dağ, bir göl, bir yayla ve bir ova değildir.
Yaşam o kadar zorlu idi ki kimi zaman acı ve yoksulluğu ta iliklerine kadar hisseden insanlara şahit olunurdu, kimi zaman yiğitliğin, mertliğin ve kalleşliğin varlığına şahit olunurdu. Kimi zaman acımasızlık kol gezerdi uçsuz bucaksız bozkırın ortasında ya da dik bir vadinin hemen kıyısında.

2 yorum:

  1. Çok güzel kaleme alınmış bir hikaye türü..Dikkatimi çekti..Sizin bir kitabınız var mıydı,Hüseyin hocam?Yoksa bu yazdıklarınızdan bir kitap çıkartmanız yerinde olur..Hiç değilse gelecek nesillere bir hatıra kalmış olur..saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yayınlanmış bir kitabım yok da. Son rötuşlarla yayına hazır hale gelecek bir çalışmam var...
      Ülkemiz şartlarında kitap ve benzeri süreli yayınlara ve hatta süresiz yayınlara verilen önem ortada...
      Bu bağlamda kitabı yayımlamak sorun.
      Bakalım yayına hazır hale geldiğinde ne olacak.

      Sil