Yaşam
kulvarında zaman en iyi yargıç olsa da akıllara gelen soru şu. İnsanlar niçin
değişiyor?
İhtiyaçları,
istekleri, hükmetme arzuları, zalimlikleri, yok etme girişimleri neden dur
durak bilmiyor?
Farklı
düşüncede kulaç atanların değişimin ana sebeplerine verecekleri cevaplar hiç
kuşkusuz farklı olacaktır.
Değişimin
ana kumandasına bakıldığında karşımıza egemenler, emperyalistler, kapitalistler
ve bu sistemden palazlanan piyonlar çıkıyor.
Ben
düşüncesinin etkisine kapılmış olanlarla kibirliliğin pençesinde kıvrananların
hükmetme isteği etrafı kasıp kavuruyor.
Değişimin
ana kaynağı egemenler, emperyalistler ve kapitalistler ise hiç kuşkusuz
değişimin olumsuz yönde gelişmesinde de suçludurlar.
Bunlar
ikiyüzlü politikaları ile milyonlarca insanın yaşamını zora sokuyor, yok
ediyor, zapturapt altına alıyor.
Akıllarda
olumsuz imgeler oluşmuş durumda.
İnsanlar
gelecekteki yaşam şartlarının sorunsuz olması için terör belasından kurtulmak
için, dünyanın yaşanabilirliğinin zora girmemesi ve milyonlarca insanın olumsuz
etkilenmemesi için de mücadele etmeli. Emperyalist zihniyet toplumlar üzerinde
elini çekmeli. Bireyleri ve yaşam koşullarını ve coğrafyalarını rahat
bırakmalı.
Bırakalım
insanlar kendi sorunlarını kendileri çözsünler. Uzak diyarlardan, binlerce
kilometre uzaktan gelip toplumun yaşamına müdahale edilmemeli.
İnsanlar
umutsuzluğa ve güvensizliğe itilmemeli.
Değişimin
en önemli sebepleri arasında açlık ve susuzluk, yokluk ve yoksulluk, terörün
yerinden yurdundan kopardığı sığınmacıların durumu ve kargaşa ortamı içinde
bulunan coğrafyaların varlığı da sayılabilir.
Modern
yaşam tarzının benimsendiği yüzyılımızda artan ihtiyaçların karşılanması için
zorlananlar, köle pazarlarında varlığı ile yokluğu egemenlerin iki dudağı arasında
olanlar, hayatta kalma mücadelesi veren kimsesizler, erkek egemen toplumda
varlığı ile yokluğu umursanmayan kadınlar, insanın insana yaptığı zulüm ve
ölümün her yerde olması değişimi tetikleyen etmenler olarak düşünülebilir.
Yapılan
kıyımların, ötekileştirmelerin, insanın insana yaptıklarının kanıksanması,
ölümün doğallıktan yoksun kılınması, binlerce yıldan süzülüp gelen kültür
eserlerinin balyoz darbeleriyle yerle bir edilmesi, geçmişin ayak izlerinin yer
yüzünden silinmek istenmesi.
Yüzyıllardır
kazanılan insanî değerler yok edildiğinde kaybedecek olan insanlıktır.
İnsanlığın geleceğidir.
Vicdansızlığı,
acımasızlığı, rant avcılığını, ahlâksızlığı, yalancılığı, kibirliliği,
ötekileştirmeyi bir kenara bırakmak gerekir.
Demokrasiye, insan haklarına, özgürlük
anlayışına, adalet ve eşitlik anlayışına sarılmak gerekir.
Sanırım en zor şey emperyalistlerle mücadele etmek Hüseyin hocam. Çünkü her zaman çeşit çeşit kılıklara giriyorlar, dinci kılığına giriyorlar, siyasetçi kılığına giriyorlar, hükümet kılığına, muhalefet partisi kılığına giriyorlar, gazeteciler, köşe yazarları, vs. bir sürü de maşaları var. Çok umutsuzum. Atatürk emperyalistlerle savaştı ve kazandı ama şimdi çok daha zor çünkü ekonomik olarak bağlıyorlar ülkeleri. Kıskaca alıyorlar. Bölüyorlar, parçalıyorlar, birbirine düşürüp, birbirine yediriyorlar....
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
Doğru dersin . İnsanları bu hale getirenler para babaları kompradorlardır.
SilYorum için teşekkür ederim.
Ben de hep düşünürüm; kötülük bazı insanların özünde mi var? Din adına neler yapıyorlar Oysa din o davranışları yasaklıyor.
YanıtlaSilİyilerin artmasını beklerken kötüler inanılmaz bir hızla çoğalıyorlar.
Esenlikler dilerim.
Acımasızlıklarına dini öne sürerek devam ediyorlar ne yazık ki.
Silİnsanlar acımasızdır.
21.yüzyılın ilk çeyreğinde ise bu tavan yapmış durumda.
Yorum için teşekkürler. Saygılar.