Çocukluğumuzda, oynayacak yer bulamayıp, şimdiki apartman boşluklarında, balkonlarda, oynayan çocukların durumunda kalmaz toprakla haşir neşir olurduk. Teknolojinin varlığı uzaktı o yıllarda. Bırakın televizyonu her evde radyo bulmak bile imkânsızdı. Çocukluk bu ya büyüklerimizin “ajans” başlıyor diye radyo başlarında toplanıp can kulağı ile haberleri dinlemelerine alışmıştık. Sessizce ve merakla bizlerde dinlerdik. En favori ajans saatimiz ise öğle haberlerinin verildiği saat idi.
Kasketleri başlarında radyo başında sigaranın birini bitirip diğerini, bitmekte olan sigara ile yakmalarına şahit olurduk. Şu meret nasıl bir şeydir de bu adamlar ha bire tabakalarında çıkardıkları tütünleri ufak kâğıtlara sarıp büyük bir zevkle içiyorlar diye birbirimize sorardık.
Yaşımız biraz daha büyüyünce babalarımıza özenip, birazda büyüdüğümüzü anlatmak için bizlerde sigara sarmaya ya da o yıllarda gençlerin rağbet ettikleri “birinci” leri içmeye, dumanını savurmaya başladık. Sigara içmekle büyümüştük netekim! Adam da olmuştuk ya neyse. Birde tütün alacak parayı bulmakta zorlanmasaydık keyfimize diyecek yoktu. Ne de olsa serde gençlik vardı !
Sigara bir ayrık otu vazifesi görüyordu aslında. Küçük bir tek kök ayrık otu kısa sürede tüm bahçeyi kaplardı. Yeter ki ona bir karış toprak verilsin. Sigara da ayrıkotu gibidir. İçenin de içmeyenin de ciğerine kurum yollamayı sever. Sinsi bir yayılımla damarlara ve tüm vücuda sirayet etmeye başlar. Yavaş yavaş bir anlamda çaktırmadan yapacağını yapar. Sonrasında damar sorunu, kalp sorunu, nefes almada sorun, güç kaybı, dermansızlık ve sigaraya bağlı rahatsızlıkları keyifle izler.
Bir zamanlar bir dosta demiştim. Bırak şu illeti canına kastetmenin ne âlemi var diye? Aldırmadı. İçti içti içti. Sonrası hastaneler. Sigaraya verdiği paranın kat be kat fazlasını harcayacak belki de.
Lakin sorun şu; eski sağlığına kavuşabilecek mi? Bence hayır. Belki de kavuşur. Peh! Bir de laf ediyor. Mutsuzum diye. Vay be! Sigara adamın içine işlemiş. De gel de üzülme. Kızma bu vatandaşa.
Sigaradan dost olur mu? Ya da sigara mutluluk getirir mi? Okumuş adam. Emekli olmuş. Sigarayı bıraktı diye mutsuzum diyor.
Ne diyeyim. Sigaranın zararlarını bile bile lades ise. Ve tınmıyorsa insanlar. Bırak içsin. Pişmanlık kendisine. Sonuç; iyi etmişsin be dost. Sevindim bırakmana. Hiç olmazsa cepten gitmez. Sağlıktan da. Hücreler kendini onarmaya başlar. Bir süre sonra balgam olayı filan. Aldırma yine de iyi ki bırakmışsın.
Şu sıralarda şikâyet ediyor. “Bir süredir göğsümde var olan ağrı ve düzensiz kalp atışının verdiği endişe var” diye. Yaşımda ilerledi, iyice duygusallaştım diye de ekliyor.
Sevgili kardeşim; yaşın daha ne ki. Yaşını sorun etme. Göğsündeki ağrıya gelince; doktor ve hastane uzak değil. Gerekli tetkikleri yaptırmalısın. Üzüntü ve stres hastalıklara davetiyedir. Uzak durmalısın. Dünyaya bir daha gelecek değilsin. Üzülmekle de neyi değiştireceksin? Olan sana olur.
Sigarayı bırakman doğru olandı yapmışsın. Lakin kullanmak doğru değildi sigarayı. Bilincinde olmadan çekiştirip durduk yıllarca. Üstünde “sağlığa zararlıdır” yazsının okuya okuya hem de. Duygusallığa kapılmak da çare değil.
Demem o ki kendine dikkat et. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.