Çağdaş
düşünceyi benimsemiş olan Mehmet amca hem söylemleri hem de davranışlarıyla
çevresine örnek olan bir insandı. Yılların yıpratıcı etkisi yüzünde ve
ellerinde derin çizgiler oluştursa de, düşüncelerinde yıpratıcı bir etki
yaratmamış; aksine her geçen gün daha da olgunlaşmış; hayatın ve yaşamın
önemini; yaşatmanın önemini; sevgi ve saygının önemini daha derinden anlamasına
neden olmuştu.
Kardeşi
Budakların Hasan’ın kahpe kurşunuyla öldürülen Burhan her daim Mehmet amcanın
yakınında bulunmuş; o’nun verdiği öğütlerle ufkunu insanlığa dair düşüncelerini
olgunlaştırmıştı.
Anasının
geçen zamana rağmen yıllarca feryatlarının devam etmesi Recep’in yüreğini
kanatan bir yara olmaya devam etmişti. Lakin ne yapsa ne etse giden kardeşini
geri getiremeyeceğinin bilincindeydi.
Boş
zamanlarında kahvede bir araya gelir, hem okey oynar hem de sohbet eder çay
içerlerdi. Kahveye gittiklerinde beni de çağırmayı unutmazlardı. Mehmet amca “hocam olmazsa oyunun da sohbetin de tadı
olmuyor” der şakalaşırdı.
Yaz
akşamlarında, yeşilliğin her tonunun görüldüğü kasabada akşamüzerleri, güneşin
alacakaranlığa ışıklarını teslim ettiği zamanlarda kahvenin önündeki çınar
ağacının kollarıyla gökyüzünde perde oluşturduğu geniş alanda yer alan
masalarda oturulurdu genelde. Çınar ağacının ve akasya ağaçlarının taçları
altında duran havanın dinginliği insanı rahatlatırdı.
Böylesi
bir günde güneş ışınları, ağaç dalları üzerinde, gündüzün korlaşmışlığını
serinliğe bırakmıştı. Sık dal aralıklarında süzülüp, taze çınar yapraklarıyla
serinlemiş ışık demeti altında masalarda oturacak yer kalmamıştı.
Karanlığı
aydınlatan fersiz lambaların ışığı altında kahveci Muzaffer’in tavşankanı
çayları eşliğinde masanın etrafında toplananlar arasında Altay da vardı. Birkaç
kasabalı da konuşmaları dinliyorlardı.
Mehmet
amca içlerinde tek yabancı olan bana dönerek anlatmaya başlamıştı. “Hocam diye başlardı” genelde gülerek. “Eskiden bu kasaba, bu dağlar sürüyle
koyuna, kuzuya ev sahipliği yapardı. Ufak tefek anlaşmazlıklar dışında kimse
kimsenin işine karışmazdı. Herkes işinde gücündeydi. İmece usulü yardımlaşma
çoktu. Tarlası olmayanlar ırgatlık yapar, ya da mevsimlik işçi olarak çapaya
giderdi. Nereye gitsek hürmet görürdük. İnsan yerine konurduk. Şimdilerde öyle
mi ya. Kaç senedir buradasın. İnsanlar birbirlerinden korkar oldu. Eskiden işi
yarım kalana yardım eden bu insanlar devir değiştikçe bozuldular. Büyük küçük
dinlemez oldular. Zengin fakir ayrımı iyice belirginleşti. Tarlası olmayana
yaşam hakkı tanınmaz oldu. Varlıklı insanlar yoksulun yardımına koşmaz oldu.
Dolayısıyla ne saygı kaldı ne de yardımlaşma. Bizde de artık takat kalmadı.
Sözümüzü dinleyen yok eskisi gibi.”
Etrafta
bulunanlardan Esat abi:
“Mehmet amca doğru söylüyor”
diye destek verdi.
Çoban
Ali elindeki çay bardağında bir yudum alarak söze karıştı:
“Doğru ya”
dedi gözlerini kısarak “eskiden bu kadar
hasmı olan var mıydı? Şimdi bu kasabada hasmı olmayan bir tek adam gösterebilir
misiniz?”
“Var”
dedi gülerek kahveci Muzaffer.
“Kim?”
“Hocam var ya” dedi.
Bu
söz bile gerçeği tüm çıplaklığıyla açığa vuruyordu. Aslında herkes hemfikirdi
bu konuda. Lakin hasımsız olan da yoktu.
Bir
diğeri Recep’e dönerek:
“Bu kasaba dal gibi yiğit
evlatlarını bir hiç uğruna kara toprağa veriyor.”
Recep
başını öne eğdi. Tek kelime etmedi. Bu durumlarda edeceği her laf amacından
saptırılıp kullanılabilirdi.
Mehmet
amca kardeş” diye söze başladı. “İşte bizimde söylemek istediğimiz bu ya.
Kimse kimseyi çekemez oldu. Yok yere sorunlar yaratıldı. Bir tek kuzu için
insanlar öldürüldü. Bunların gereği var mıydı? Yoktu. İnsanlar bir anlık
öfkelerine yenik düşmeseler bunlar olmayacaktı. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.”
Her köyde birbirine düşman ailelerin, sülalelerin mutlaka olması ne tuhaf. Şehire göre kavga nedeni daha çok çünkü, ortak mekanların azlığı ya da hemen hemen yokluğu nedeniyle bence bu. Yol kavgası,su kavgası, mera kavgası, karı-kız meselesi. Saymakla bitmez. Köyde büyümedim ama çok gelen giden olurdu köylerden, bu hikayeleri duyarak büyüdüm. Saygılar.
YanıtlaSilHaklısın Asya Hanım. Ne desek boş. Olanları değiştirmek için insan haklarına sahip çıkmak, başkalarınında yaşam hakkı olduğunu düşünmek lazım. Saygılar.
Sil