15 Eylül 2024 Pazar

HAYAT ACIMASIZDIR


Bir beyaz saçın içinde, karşılaştığımız çok insan vardır.

Hayatımıza yön veren anılarımız ve olaylar vardır.
Şahit olduğumuz adalet ve adaletsizlikler vardır.
Mutluluklar ve acılar vardır.
Kaybettiklerimiz vardır.
Çocukluğumuz, gençliğimiz vardır...
Bu bağlamda, halk arasında bilinen şu sözü unutma, "kendine ağır geleni başkasına yapma"...
Sonu belli olmayan bir yoldur hayat.
Neyin ne zaman nerede karşına çıkacağını bilemezsin.
Öyle bir an gelir ki, bir şeyler alır götürür senden engel olamazsın.
Bazen hayatın getirdiklerinden kaçmak istesen de kaçamazsın...
Yapman gereken "seçme ve karar verme hakkını doğru kullanman" olmalıdır...
Gidilen yolun iki yanında dikenler var diye o yolun özelliği değişmez.
Yolcu yoluna gider.
Dikenler de kötülükleriyle baş başa kalır.
Yürünen yolda hayalperest olmaya da gerek yok. Bütün gün, bütün hafta, bütün yıl, gerçekle hayali karıştırmamak lazım...
Dikenler bir yana, gidilen yolda, gidenin yol haritasında yükümlülükleri devam eder,
hayata, kendisine, çevresine, ailesine karşı.
Gün gelir ellerinde nasır, alnında çizgilerle kavruk yüzünde mutluluk duygusu kendisini ele verir.
Hayat acımasızdır, çile, acı, huzur yan yana gelmez bir türlü.
Dikenlerden koruduğumuz insanları gün gelir kaybedersiniz.
Bu size vurulan en acımasız darbedir.
O acımasız darbe sizi düşündürür "neden buradayım" diye...

11 Eylül 2024 Çarşamba

ÇOCUKLARIMIZ

 

Çocuklar. Yarının büyükleri, geleceğimiz, göz nuru çocuklarımız. Hiç biri dünyaya gelmek için sormadılar. Nazlı bir çiçek gibi doğdular bu dünyaya. Her yerde, her ücra köşede, uçsuz bucaksız bozkırda, bir vadi yamacında, metropolde, bir ormanın kuytu köşesinde yarınların başlangıcı oldular...
Öldürülen, istismara uğrayan, dilendirilen, küçük yaşta çöp arabasıyla köşe bucak çöp toplayan, şiddet gören çocuklar...
Vay yavrum vay çocuğum...
Bugün Narin, yarın bir başkası...
Yüreğimize ateş düşüren...
Ölümler, acılar, cinayetler...
Hak, hukuk, özgürlük...
Onların hakkı değil mi?
Bazen söz hükmünü yitirir
Günlerce, aylarca, yıllarca
Belki bir ömür
İzi kalır zamansız gidişlerin...
İnsanların duyguları bu denli körelmemeli, duygusal bir kopuş yaşanmamalı, vicdanlar kara toprağa gömülmemeli...
Nasırlaşmış yüreklere ihtiyacımız yok...
Oğullarımızın, kızlarımızın, evlatlarımızın geleceği her şeyden önemlidir.


10 Eylül 2024 Salı

YAŞANANLAR YENİ BİR ŞEY DEĞİL


 

Yaşananları akıl süzgeciyle tartan Recep zayıf karakterli insanların yönetilebilir olduğunu düşünüyordu. Kısık bir sesle:

“Vicdanların sustuğu yerde, adaleti sağlamak kolay değildir. İyilik iyiliği getirir. Kötülük kötülüğü. Doğru doğruyu getirir, yanlışta yanlışı. Lakin kötülükten ve yanlıştan uzak durmak için iyilerle ve doğrularla birlikte olmak gerekir!”

“Bunca yaşanmışlıkları gözlemliyoruz, okuyoruz, duyuyoruz. İyi ve doğruyu ayıklayıp benimsemek kolay değildir. İnsanın erdemli ve onurlu olması gerekir.” diye söylendi Altay.

Gözlerini sıra sıra duran çınar ve meşe ağaçlarına; dalları akşamın alaca karanlığına bürünmeye başlayan, etrafına güzel kokular saçan akasya ağaçlarının uzayan gölgesine bakarak ağır aksak konuştu Mehmet amca:

“On binlerce yıl önce Afrika kırsalında ayağa kalkıp yürümeye başlayan insan aynı zamanda var olma mücadelesine de başlamıştır. Lakin insanın ‘saf çağı’ dediğimiz o çağda paylaşım esastı. Derleyici ve toplayıcı olan insanlar bulduklarını paylaşıyorlardı. Bu bağlamda aralarında rekabet yoktu. Şimdi bile Afrika’nın kimi ormanlarında yaşayan yerli halk ve Amazon ormanlarında yaşayan toplumlar, Hint Okyanusunun kimi adalarında modern toplumlardan uzak yaşayan kabilelerde hala bu paylaşım söz konusudur. Adalet onlarda kendiliğinden oluşmakta, sorunlar görülmemektedir. Modern toplumlarda ‘ben’ merkezli anlayışın yanı sıra kapitalist düzenin insanın insanı yok saymaya başladığı anlayışı ne zamanki palazlandı işte var olan sorunlar o zaman başladı. İlkel toplumlarda ne zamanki paylaşım azalmaya, toplumlar kutuplaşmaya başladı işte tam da o andan itibaren sorunlar giderek artmaya başladı. Yaşananlar yeni bir şey değil. Geçmişin külleri üzerinde yoğunlaşmakta ve zihinleri meşgul etmektedir.”

Doğru söylüyordu Mehmet amca. Doğrusu insan farklı anlayışları düşünmekten kendini alamıyor.

NOT: Yazmakta olduğum "Bozkırda Akan Irmak "  çalışmamdan bir bölüm //Sayfa/:188


4 Eylül 2024 Çarşamba

O İNCE ÇİZGİDE


 

Penceremden o vakitsiz karanlığı seyrediyorum,

Göğsümün sol yanında ağır bir sızı.

 Taa uzaklarda utanılası, ağlanası bir sefalet.

 Uzansam tutuverecekmişim gibi

Öfkeyle karışık bir hüzün

Kahrolası bir acı.

 Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi.

 Yağmurlu bir günün içinde

Dağlarla çevrili dört duvar arasında

Güneşe doğru

Serçelerin havalanışı

Sanki bir öfke yangını.

 Gözlerim

Solgun, çaresiz ve hüzünlü

Yüreğimdeki aşk

Sanki dumanlı bir hatıra.

 Güneş,

Doğmadan titrek sahillere henüz,

İnerken uzaklardan uçurumdan aşağı

Kaybetme gözlerindeki ışık dalgasını

Bir gün yıldızlara ulaşacak,

Zalim yüreklere inat.